Korona ve Ortak Akıl

Çin de başlayıp dünyaya yayılan, ülkemizi de etkisi altına alan Korona virüsü nedeniyle ülke olarak sıkıntılı günler yaşıyoruz. Bu sıkıntılı günleri bir an önce atlatabilmemiz için öncelikle kurallara uymamız gerekmektedir. Bir önceki yazımda da bu konuya değinmiştim.

Bizim yaşta olanlar, yani 65 yaş üstü olanlar için evde kal diyenler kendi olağan üstü halinizi kendiniz uygulayın dediler. Daha sonra 20 yaş altı da evde kalsın dendi. Taksit taksit de olsa bir şeyler söyleniyor. Anlatıldığına göre bu bela insandan insana yakın mesafede bulaşıyor. Gerçi bu kuralı bilmeyen kalmadı.

Alınan tedbirler yeterli mi, zamanında tedbirler alındı mı bilemiyorum. Eskiden ağzı olan konuşuyordu. Şimdi sosyal medyası olan doğru bildiğini de bilmediğini de doğru olup olmadığına da bakmadan paylaşıyor. Bazıları da siyasi görüşü doğrultusunda paylaşıyor.

Yapmayın, etmeyin. Gün birlik ve beraberlik günü diyen de çok var. Görüşüne katılıyorum ama gün beraberlik günü, birlik günü cümlesine noktayı koyar koymaz karşı görüşte olanları eleştiriyor.

Konan kuralların başında toplu olarak bulunulmaması gereken yerler bir süreliğine kapatıldı. Bunlardan bir tanesi de camilerimiz. Her yere bu virüs girer ama camiye girmez diyenler oldu. Zaruri olduğu için kapatıldığını bazılarına anlatmak zor olduğunu, ezanın bir zamanlar Türkçe okunduğunu dillerine doladıkları gibi camilerin kapatılmasını da bir gün gelir dillerine dolarlar diye düşünüyorum.

Yeri ve zamanı olmayabilir ama Atatürk’ün dinle ilgili yaptığı bazı şeyleri dillerine dolayanlara, bugün kim ne yapabiliyorsa ne söyleyebiliyorsa Atatürk ve silah arkadaşlarına borçlu olduklarını bilmeyen (beyin) sizlere söyleyecek sözüm yok. Çünkü anlamazsınız.

Atatürk, diğer konularda olduğu gibi dini konularda da çok sayıda kitap okumuş. 1931-1938 yılları arasında özel hafızı Binbaşı Yaşar Okur’a her ay maaşından 100 TL ödemey apmıştır. Yunan saldırısı esnasında yıkılan Eskişehir Mihallıççık camisinin yeniden yapılması için 5000 TL yardım yapmıştır. Atatürk’e dinsiz gözüyle bakanlara yalnız bir-iki örnek.

Baş tarafta sosyal medyası olan yazıyor demiştim. Bende sosyal medya hesabımdan Atatürk ve arkadaşlarının kurtuluş savaşı sırasında yaşadıkları maddi sıkıntıyı günümüzle de ilgilendirerek şu cümleyi paylaşmıştım. “Kurtuluş savaşında Atatürk arkadaşları Erzurum’da karınlarını doyurmak için giysilerini satmıştır. Hükümet de Katar uçağını satsın”

Benim bu yazım altına yorum yapan bir akıllı Atatürk’ü kastederek (ya da ben öyle anladım) seven var sevmeyen var demiş. Başka bir akıllı da yapılan şehir hastanelerinin resimlerini yayınlayarak “hastane yaptık heykel değil” demiş.

Gelelim günümüz konularına. Yapmayın etmeyin gün birlik günü diyenler çevresine şöyle bir baksınlar. Birlik ve beraberliğe ne kadar uyuluyor.

Korona virüsü ile ilgili bu sorunu en az zayiatla atlatabilmemiz için ortak çalışmamız gerekir. Ortak çalışamıyoruz. “Biz bize bize yeteriz” derken ayrım var mı yok mu? Seksen üç milyon halkımız mı kast ediliyor burada. Evet diyenlere soruyorum. Partili cumhurbaşkanı bu konuyla ilgili yaptığı toplantılarda muhalefet parti başkanları ve belediye başkanları niye yok?

CHP li büyük şehir belediye başkanları yardım kampanyası düzenliyorlar. Hayır yapamazsınız diyorlar da en azından toplantılara çağırıp fikir alışverişinde bulunmuyorlar. Fikir alışverişinde bulunulmadığı gibi neden engel olunuyor?

Ne zaman nasıl gelecekse maske göndereceklermiş. E-Devlet üzerinden müracaat yapılması gerekiyormuş. Bu hükümetin çalışma bakanı on paralık maskeyi bile belirli noktalarda satışının yapılacağını söyledi. Fakat aynı gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yüz bin maske dağıtılınca parayla maske satmak yasak dendi.

Partili Cumhurbaşkanı Atatürk bile yardım topladığını söylüyor. Tarihten bildiğim kadarı ile evet doğru. Zaman ve şartlar çok farklı. Kurtuluş savaşı başlarında, 99 yıl önce Milli Yükümlülükleri yayınlayarak ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için çarıktan çoraba birçok malzemeyi toplamıştır. Yalnız burada şöyle bir cümle vardır. “Savaş sonrasında bir kısmını geri ödemek üzere” Atatürk’ten örnek verilirken bu cümle söylenmiyor. Günümüz koşulları ile o günler bir tutuluyor. Anlamak mümkün değil.

Bana zekat ve fitreyi kime ne zaman verileceğini siz bilmezsiniz diyenler, kendi halkından 10 TL yardım toplayıp, kendi ihtiyacın varken başka bir ülkeye, örneğin İtalya’ya yardım yapmak doğru mu? Bu yardım doğruysa bile yardım kolilerinin üzerinde TÜRKİYE CUMHURİYETİ yazıp, Türk bayrağı olması gerekmez mi?

Şimdiye kadar çok yazımda çok sorular sordum. Bu yazımda da sorduğum sorulara cevap vermesi gerekenlerden cevap alamayacağımı biliyorum. Tutulur ya da tutulmaz öneride bulunayım.

Hastanelerde birkaç uzmanın bir araya gelerek hastaya tanı koymasına, bu hastanın hastalığı şu denmesine konsültasyon denir. Bu korona virüsü belasını en kısa zaman atlatabilmek için yönetimde de böyle bir uygulama iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü akıl akıldan üstündür ve bir elin nesi var iki elin sesi var demişler atalarımız.

Bu saatten sonra kutuplaşmanın hiçbir işe yaramayacağını herkesin bilmesi gerekir. En iyi ve doğru yolda ortak akıldır. İstanbul da kurulacak olan iki hastane için ilk önerildiği zaman, önerenler dinlenseydi. Siyasi görüşler bir kenara itilseydi ne iyi olurdu. Şimdiye kadar az da olsa yol alınmış olur. Aklımın erdiği kadarı ile ilim ve ortak akılın çözemeyeceği sorun yoktur.

Bir aya yakındır, 65 yaş üstü olduğum için ev hapsinde olan biri olarak herkesin kurallara uymasını bir kez daha rica ediyorum. Sizlerle masa başından bir şeyler paylaşmak istedim.

Korona virüs nedeniyle başta kendi köyüm olmak üzere garantine altında olan yerlerin bir an önce eski günlerine dönmeleri dileği ile tüm hastalara sağlık, sıhhat, çalışanlara kolaylıklar diliyorum.

Mustafa Gürleye (08.04.2020)