OSMAN ÇAKIR/9 Temmuz 2024
Mahallelerimizin ahşap evleri, çiçeklerle süslü bahçeleri, yoğurtçudan, nayloncudan geçilmeyen sokakları vardı...
Artık hepsi birer anı, birer hikâye...
Mahallelerimiz, sadece evlerin bir araya geldiği yerler değildi, aynı zamanda birer aile gibiydi.
Dostluklar, arkadaşlıklar, komşuluklar kurulur, her dertte, sevinçte birbirimize destek olurduk.
Farkında değiliz belki de, bu güzellikleri korumayı başaramadık.
Modernleşmenin, şehrin karmaşasının gölgesinde ahşap evlerimiz yerini beton yığınlarına bıraktı.
Çiçekli bahçeler parklara dönüştü, sokaklar ise arabaların işgaline uğradı.
Yoğurtçudan, nayloncudan alışveriş yapmanın keyfi kayboldu.
Daha da önemlisi, mahalle kültürü de bu değişimden nasibini aldı.
Dostluklar eskisi gibi sağlam değil; komşuluk ilişkileri zayıfladı.
Selamlaşmayı, gülümsemeyi unuttuk neredeyse.
Birbirimizden kaçar olduk...
Mahallelerimiz sadece bir semtin adı değildi, aynı zamanda birer sosyal dokuydu.
Her mahallenin kendine özgü bir kültürü, bir ruhu vardı.
Mahalle kültürü, toplumsal dayanışma ve birlikteliğin en güzel örneklerinden biriydi. Her evin kapısı açıktı. Kapıyı çalanları Tanrı Misafiri bilirlerdi, yakın ilgi ve alaka gösterirlerdi.
Misafirperverlik, yardımlaşma ve dayanışma, mahalle yaşamının temel taşlarıydı. Komşular arasında kurulan güçlü bağlar, toplumsal huzurun ve güvenin temelini oluştururdu.
Mahallelerimizde herkes birbirini tanırdı.
Sabahları kapı önünde komşulara günaydın, merhaba demek motivasyonu artırır, akşamları kısa sohbetler yapmak ise günün stresini azaltır, insanlara iyi gelirdi.
Mahalle esnafı ile kurulan samimi ilişkiler, alışverişi daha keyifli hale getirirdi.
Çocuklar sokaklarda özgürce koşturur, oyunlar oynar, büyükler ise kahvelerde sohbet eder, dertleşirdi.
Sokaklarda oynayan çocukların neşesi, mahalleye ayrı bir canlılık katardı.
Bu sayede birbirimizi tanır, güvenir, zor zamanlarda birbirimize destek olurduk.
Ya günümüzde... Modern yaşamın getirdiği hız ve stres, mahalle kültürünü olumsuz yönde etkiledi.
Büyük şehirlerde artan nüfus ve yoğunluk, insanları birbirinden uzaklaştırdı.
Apartman dairelerinde yaşayan insanlar, yan dairedeki komşusunu bile tanımadan hayatını sürdürmeye başladı.
Mahalle kültürünün kayboluşu, toplumumuzun en büyük kayıplarından biridir.
Bu değeri geri kazanmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Mahalle kültürünü yeniden canlandırmak için bazı adımlar atmak mümkündür.
Öncelikle, komşularımızla daha sık iletişim kurmalıyız. Küçük bir selamlaşma, kısa bir sohbet, komşuluk ilişkilerimizi güçlendirebilir.
Mahalle etkinliklerine katılmak, toplumsal dayanışmayı artırır.
Mahalle piknikleri, çocuklar için düzenlenen etkinlikler, hep birlikte yapılan temizlik günleri gibi aktiviteler, mahalle ruhunu canlandırmaya yardımcı olabilir.
Komşularımızla iletişime geçmeli, mahalle aktivitelerine katılmalı, birbirimize karşı daha saygılı ve anlayışlı olmalıyız.
Unutmayalım ki, mahallelerimiz sadece evlerin bir araya geldiği yerler değil, aynı zamanda birer hazinedir.
Bu hazineyi korumak hepimizin görevidir.