Bir Eylül ayına daha heycanla adım attık, o da bitmek üzere. Heyecanlı olanların başında minik öğrencilerimiz ve velileri geliyor. Öğrenciler mi daha heyecanlı velilerimi ayırt etmek güç.
Sizlerde bir düşünün bakalım. Tabiki düşünmek nedemek olduğunu biliyorsanız. Düşünme organınızı iyi kullanabiliyorsanız.
Gerçi her şeyi bilmek zorunda değiliz ama bilmediklerinizi öğrenmek zorundayız. Bende acaba doğru mu biliyorum diye elli yıl önce öğrencilik yıllarımda almış olduğum sözlükten DÜŞÜNMEK kelimesinin anlamına baktım.
Düşünmek: Zihinden geçirmek, göz önüne getirmek.
Elli yıl önce öğrencilik yıllarımda almış olduğum Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde bu kelimenin anlamını yedi madde olaraķ vermiş. Ayrı ayrı da örnekler vermiş.
Bu örnekleri de göz önüne getirerek düşünüyorum. Bir üniversitenin üst düzey yöneticilerinden birinin ben cahil halkın ferasetine güveniyorum demesini aklım almıyor. O zaman niye her ile bir üniversite açtınız?
Düşünmek lazım. Gerçekten bu iktidar eğitime önem vererek medeni bir toplum yetiştirmeye mi çalışıyor, yoksa eğitim sisteminin içini boşaltarak kendilerine itaat eden bir toplum mu yaratılmak isteniyor. Bence ikincisi yapılıyor.
Başka bir okumuş, tahsilli biride okuyun, okuyun diyor ve şu bilgiyi veriyor.
Türkiye'de liseyi bitiren biri dokuzbin kelime bilirken, Almanya, İngiltere, Fransa gibi birçok ülkede seksen-doksan bin kelime biliyorlarmış.
Üstelik biz az okuyan bir toplum isek bizi bu ve bunun gibi ülkeler bizi niye kıskanırlar? Cahillik iyi birşey ise bu ekonomik koşullarda biz velileri niye bu kadar masrafa sokuyorlar. Anaokuluna başlayan bir çocuğun masrafı bile velilere çok geliyor. Üstelik devlet okullarında. Bu durumu yaşayanların bir yakını olarak bende bu duruma şahitim, biliyorum.
Her ne olursa olsun eğitim şart. Fakat bu eğitim mutfak masrafından kısılarak veriliyorsa çocuklarımızın geleceği düşündürücü. Çünkü aç maymun oynamaz derlerya, aç eğitim de olmaz. Hani seçim zamanı öğrencilere bir öğün yemek sözü vermişlerdi. Ne oldu diye, niye verilmedi diye düşünüyorsunuzdur sanırım.
Bir devlet okulunun ana sınıfına yazılan bir öğrenci için bin lira bağış adı altında para alındığını, otuz kalem kadar ihtiyaç listesi verip malzeme aldırdıklarını biliyorum. Ayrıca her ayda 650 TL aidat ödeyecekler. Özel okullar ise daha pahalı olduğunu bilmeyen yok. Bu durumda eğitim niye ücretli? Ücretsiz olması gerekmez mi diye düşünüyorsunuzdur her halde.
Fakat Milli Eğitim bakanımız okullarda para alındığını bilmiyor her halde. Devlet okullarında para alınmıyor diyor. Alınıyor, alınıyor. Hem de yıllardır alınıyor. Ben alınıyor biliyorum.
Şimdi sormayalım mı? Bizim ödediğimiz vergiler nereye gidiyor diye. Neredeyse aldığımız havadan bile vergi alacaklar.
Masraflarını öğrenci velilerinin karşıladığı eğitim sisteminden de öğrenci alması gereken eğitimi alamadığı düşüncesindeyim. Bu iktidar döneminde her bakan değiştiğinde sistem de değişiyor. Öğrencinin de velinin de kafası karışıyor. Çünkü öğrenci bu durumda uzun vadeli bir plan yapıp benim hedefim şu diyemiyor.
İşe konuyla alakası olmayan bakanlarda karışınca işler daha da karışıyor. Başta eğitimin amacı fen olmalı, ilim olmalı. Bir bakanda çıkıyor Allah korkusu olmalı diyor.
Eğitimin amacı Allah korkusu vermek değil, Allahı sevdirmek olmalı. Bir bakanın, bir yöneticinin görevi de halkını korkutmak değil, halktan topladığı vergileri ayrım yapmadan o halk için harcamak olmalı.
Geleceğimiz olan çocuklarımız ticaret malzemesi olarak görülmemeli. Eğitim kesinlikle ücretsiz olmalı. Sağlık da ücretsiz olması gereken başka bir durum.
Eğer bir öğrenci okuluna tok olarak gidip, okulda olduğu sürece açlık tokluk durumunu düşünmeden eğitim alabilirse sorun kökten çözülür kanısındayım.
Ay'ı ve yıldız'ı olmayan gece gibi olan bir çok insanın görüşüme katılmayacağını biliyorum. Çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağım diye düşünen anne-babaların benimle aynı fikirde oldukları kesin.
Bir toplum eğer bir yılını düşünerek plan yapıyorsa buğday-arpa ekmeli, on yılını planlıyorsa ceviz ağacı dikmeli, eğer yüz yıllık bir plan yapıyorsa çocuklarına iyi bir eğitim aldırmalı.
Bazı siyasilerimize seslenerek noktayı koymak istiyorum. Ortalama yirmibeş altı gençlerimiz bu iktidardan başka iktidar görmedi. Aldığı eğitimle de başka bir şey düşünemiyor. Bu iktidardan eğer sizlerde memnum değilseniz, öyle olduğunu görüyorum. Ben demeyin, biz diyerek hareket edin. Biz deme zamanı geldi de geçiyor bile.
Mustafa Gürleyen (20.09.2024)