OSMAN ÇAKIR
Hayata Tutunmaya Çalışırken Yaşamayı Unuttum
Hayat, bir tren gibi geçip giderken bazen biz de peronda öylece kalakalırız.
Kimi zaman o trene yetişmek için koşarız, kimi zaman da sadece durup, uzaklaşan sesini dinleriz.
Benim hikâyem de tam burada başlıyor...
Hayata tutunmaya çalışırken yaşamayı unuttuğum o anlarda.
Arabesk dediğin nedir ki?
Acının şarkısı, gözyaşının bestesi, yalnızlığın türküsü...
Ben de bu hayatta, arabesk bir ruhla hep tutunmaya çalıştım.
Evet! Tutundum, ama neye?
Belki de hiçbir şeye...
Belki de sadece kendi karanlığıma.
Çünkü bazen tutunmak, yaşamaktan daha kolay gelir insana.
Yaşamak cesaret ister, tutunmak ise bir çeşit teslimiyet...
Her sabah uyandığımda yeni bir güne değil, yeni bir mücadeleye açıyorum gözlerimi.
Hayatın omuzlarıma yüklediği ağırlığı sırtlanıp yürümeye çalışıyorum.
Adımlarım ağır, yüreğim yorgun...
Ama yine de devam ediyorum.
Çünkü bilirim ki durduğum anda her şey biter.
O yüzden tutunuyorum. Belki de sadece alışkanlıktan...
Arabesk bir hayatın içinde her şey melankolinin gölgesinde geçer.
Gülmek bile hüzünlüdür, çünkü her kahkahanın ardında bir gözyaşı saklıdır.
Ben de hep o gözyaşlarını sakladım.
Kimse görmedi, kimse bilmedi...
Dışarıya karşı hep güçlü durdum ama içimdeki fırtınaları kimseye anlatamadım.
Belki de anlatmak istemedim.
Çünkü arabesk bir ruh, acısını paylaşmaz. Onu içinde taşır...
Tutunmak, bir nevi hayata direnmek demektir.
Ama bazen direnmek de yorar insanı.
O zaman bir şarkı açarsın, bir sigara yakar, pencereden dışarıyı seyredersin.
Belki de o an, hayatın sana sunduğu en büyük hediyedir.
Çünkü o anda hiçbir şey düşünmezsin. Sadece yaşarsın...
Ama sonra yine tutunursun. Çünkü alışmışsındır artık...
Bu hayatta yaşamaktan çok tutunmaya çalıştım.
Belki de yaşamayı unuttum.
Ve her tutunuşumda, bir parçam daha eksildi.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, acıların, hüzünlerin, yalnızlıkların bir mozaik gibi birleştiğini görüyorum.
Ve o mozaikte ben varım...
Arabesk bir ruhla, tutunmaya çalışan bir insan...
Belki de hayat, tutunmak değil, yaşamaktır.
Ama ben bunu geç öğrendim.
Ya da belki hiç öğrenemedim...
Şimdi anlıyorum ki tutunduğum her şey bir illüzyondan ibaretmiş.
Ama yine de bırakamıyorum.
Çünkü arabesk bir ruh, tutunmadan edemez...
Ve belki de bir gün, o trene yetişeceğim.
Ya da perondan ayrılıp, kendime yeni bir yol çizeceğim.
Ama o güne kadar, tutunmaya devam edeceğim.
Çünkü biliyorum ki her tutunuş, bir gün gerçek bir yaşama dönüşebilir...
Ve arabesk bir hayatın içinde, tutunmak da bir çeşit yaşamaktır aslında...