OSMAN ÇAKIR
Bataklıkta Açan Nilüfer
Bataklıkta gül yetişir mi? Yetişmez belki... Çünkü gül, dikenine rağmen nazlıdır. Toprağın en güzelini, suyun en berrağını ister.
Gül, bahçelerin sultanıdır; bakım ister, özen ister. Ama bataklık, öyle bir yer değildir.
Bataklık, çamurun, balçığın, hayatın zorluklarının simgesidir.
Orada güller solmaya mahkumdur. Fakat bataklık, kendi güzelliğini yaratır. O güzellik, nilüferdir.
Nilüfer, çamurun içinden yükselir. Kökleri bataklığın derinliklerine tutunurken, yaprakları suyun üstünde bir taç gibi açılır. Çevresine huzur verir, dinginlik saçar.
Nilüfer, bataklığın çirkinliğini örter, oraya bir anlam katar.
Çünkü o, zorlu koşullarda bile güzelliğini koruyabilen bir çiçektir.
Tıpkı hayatın zorluklarına rağmen ayakta kalmayı başaran insanlar gibi…
Bataklık, hayatın ta kendisidir belki de...
Bazen çamurla kaplanır her yer, bazen balçıkta kaybolur insan.
Umutlar batar, hayaller çamura bulanır. Ama tam da o anda, bir nilüfer çıkar ortaya. Kökleriyle tutunur hayata, yapraklarıyla umut olur.
Çünkü nilüfer bilir ki, bataklık ne kadar karanlık olursa olsun, suyun üstüne çıkmak mümkündür.
Arabesk bir hayat yaşayanlar bilir bu duyguyu. Onlar da bataklıkta açan nilüferler gibidir. Hayatın çamurlu sularında boğulmamak için mücadele ederler.
Bazen acılar içinde yüzerler, bazen gözyaşlarına bulanırlar.
Ama asla pes etmezler.
Çünkü onlar, bataklığın ortasında bile güzelliğin var olabileceğini bilirler.
Tıpkı nilüfer gibi... Kökleriyle hayata tutunur, yapraklarıyla umut saçarlar.
Evet! Bataklıkta gül yetişmez belki… Ama nilüfer yetişir.
Ve o nilüfer, çamurun içinden yükselerek, hayatın en zor anlarında bile güzelliğin mümkün olduğunu hatırlatır bize.
Arabesk bir hayat yaşayanlar, ancak bu güzelliği en iyi anlayanlardır. Çünkü onlar, bataklıkta açan nilüferler gibi, zorlukların içinden geçerek, hayata tutunmayı bilirler.
Öyleyse, bataklıkta gül yetişmese de, üzülme. Çünkü orada nilüfer vardır.
Ve o nilüfer, senin gibi, çamurun içinden yükselen bir güzelliktir…