Arkadaşlar, Boyabat Bakır Madeni hususunda söylediklerim halk arasında kimine göre laf, kimine göre ise söz olarak algılanıyor. Söylediklerimi laf olarak algılamayın. Bu satırların yazarı olarak maden veya çevre konusunda akademik bir kariyerim yok. Lakin madenin yaşadığım alana zarar vereceğini ve ülkemin ekonomisine kar ettirmeyeceğini tahlil edemeyecek kadar salak değilim. Bu konuda ne vasfın var diye soracak olursanız: öncelikle bu ülkenin vatandaşıyım ve her karış toprağında payım var. Bu yüzden ülkemin zararına olabilecek her işi sorgulamak vatandaşlık görevimdir.
Bazı arkadaşlar ‘’madenin çıkarılıp ekonomiye kazandırılması sevindirici bir durum; niçin bu işin karşısındasınız’’ diyor. İllaki madenin çıkarılıp ülke ekonomisine katkısının olmasının karşısında değilim/değiliz. Varsın madenlerimiz gün yüzüne çıkarılsın. Varsın ekonomiye kazandırılsın; o vakit bir ucundan bizlerde tutarız.
Fakat bu iş ülke kesesinden daha ziyade şirketin kesesine yaradığı için, şirket ve küresel sermaye bizden daha çok sevinecek. Uluslararası küresel sermaye sevinmesin, gelecek neslimizin payına düşenleri zıkkımlanmasınlar diye bu işin karşısında durmamız gerektiğine inanıyorum.
Şirket tarafından Çevre Bakanlığına sunulan ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) hazırlık çalışmasında, Kurusaray Barajı maden sahasının hemen bitişiğinde yer alıyor. Maden alanına vurulacak olan sondaj ve karot çalışmalarının yeraltı sularının yön ve akışını değiştirme ihtimali oldukça yüksektir. Kurusaray Barajı bizim Kolaz Çayını besliyor. Kolaz çayı da Kalebağındaki içme suyu kuyularını besliyor. Bu su kuyuları da bizi besliyor. Ne olacaktı; bu duruma karşı çıkmayalım mı? Sessiz mi kalalım. Suskun kalmanın da bir bedelin olduğunu unutmayalım?
Hanönü’nden geçerken görmüşsünüzdür. Belki de dünyanın hiçbir yerinde olmayan devasa atık havuzları ilçe merkezine inşaa edilmiş. Bunun bir benzeri de Yabanlı Köyünün hemen üzerinde bulunan dere yatağına inşaa edilecek. Erzincan İliç’de olduğu gibi herhangibir olumsuzluk anında taşan havuzun atıkları Gökırmağa gidecektir. Ne yapalım; Bu duruma razı mı olalım!
Maden çıkarılacak alan şimdilik 897 hektar. Yani 1263 futbol sahası büyüklüğünde. Madenin etki alanı ise bu ölçülerin kat be kat üzerinde. Duyumlara göre MTA saha genişletme çalışmasını devam ettiriyor. Bu uğurda yıllar içerisinde yüzbinlerce ağaç kesilecek. Neymiş efendim, kesilecek ağaçların yerine şirket yenisini dikecekmiş, falan filan! Yahu bir ağacın yetişkin ve kullanıma hazır hale gelmesi en az elli yıllık bir süreç. Bu duruma sessiz kalıp gelecek neslin günahına mı girelim!
Olmuyor beyler olmuyor. Banu Avar’ın deyimiyle söyleyelim: Yaptığınız herbir şey yasal olabilir lakin helal değildir, bunu böyle bilesiniz. Bugün toprağın üzerindeyiz. Yarın toprağın altına girdiğimiz zaman yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğimizi unutmayın. Evet, yaptıklarınız helal de-ğil-dir.
ALİ EROL