Yazıya başlamadan önce ÇED nedir, buna bakalım. ÇED: Çevresel Etki Değerlendirmesi demek. Yani Boyabat’a yapılmak istenilen Bakır Madeninin çevreye olan etkilerinin neler olabileceğini, örneğin; suların kirlenip kirlenmeyeceğini, tarımın ne ölçüde zarar görüp görmeyeceği gibi bir dizi çalışmalardan oluşan yaklaşık 800 sayfalık bir araştırma dosyasından oluşuyor. Ve bu dosyada yazılanlar bir toplantı ile halka anlatılıyor.
Önceki yıllarda ÇED dosyasını İlgili Bakanlık kendi bünyesinde bulunan uzman memurları ile oluşturup, bu rapora göre maden şirketlerini denetim altında bulundururlardı. Lakin yeni çıkarılan yasalar ile ÇED dosyasının hazırlanmasını maden şirketine devretmişler. Madenci şirket, ÇED hazırlayan bir şirket ile anlaşma yapıp ÇED dosyasını bu şirkete hazırlatıyor. Bizim ülkede parayı kim verdiyse patron O’dur. Bu sebeple ÇED dosyası patronun isteğine göre hazırlanıyor. Örneğin: Kovaçayır Barajına olabilecek herhangi bir sızıntının olmayacağını iddia eden bir rapor yazılabiliyor. Veya yapılacak olan sondajların yer altı sularının yönünü değiştirebileceği söz konusu iken, hayır değişmez diye dosya hazırlanabiliyor. Veyahut ellerinde hiç bilimsel bir veri olmadığı halde maden ayrıştırmak için Gökırmak’tan çekilecek binlerce metreküp suyun arta kalan kısmının aşağıda çeltik eken köylülerin sulaması için yetebileceğini belirten dosyalar hazırlamaları da mümkün olabiliyor. Bu hali ile yasalar maden şirketine kendi kendini denetleme yetkisi vermiş diyebiliriz.
Yukarıda belirttiğim şekilde hazırlanan bu ÇED dosyası geçtiğimiz günlerde maden şirketi ve Çevre Bakanlığının temsilcileri ile Kovaçayır köyünde ‘’Halkın Katılım Toplantısı’’ olarak yapılmak istendi ise de, halkın ve çevre örgütlerinin tepkisi nedeniyle halkın katılımı olmadı ve yapılamadı.
Boyabat Çevre Derneğinin bir gönüllüsü olarak bu toplantının yapılamamasından memnuniyet duydum. Çünkü bölge halkı gibi ben de yöremizde maden işletmesi istemiyorum. Bu hali ile Maden işletmesi; soluduğumuz havayı, içtiğimiz suyu, beslendiğimiz tarım alanlarını kirletip belki de telafisi mümkün olamayan çevresel felaketlere yol açacaktır.
Hanönü maden işletmesinin hemen altına kurulması planlanan Boyabat maden işletmesi çevre kirliliğini kat be kat artıracaktır. Geçenlerde Milletin vekili Sayın Evrim Rızvanoğlu Hanımefendi TBMM de Çevre Bakanı Murat Kurum’a cevaplaması için yazılı sorular sordu. Bunlardan biri: ‘’Bu proje ile birlikte bölgede halihazırda yürütülen veya izin aşamasında olan diğer maden projeleri dikkate alınarak, Bakanlığınızca bir kümülatif (Katlanarak çoğalan) etki değerlendirmesi yapılması istenmiş midir? Proje dosyasında buna dair herhangi bir modelleme veya stratejik değerlendirme yer almakta mıdır?’’ diye bir soru sormuş.
Yukarıdaki soruyu biz yanıtlarsak, böyle bir çalışmanın dosyada bulunmadığını sadece ezbere ve alelacele bir maden sahası açıldığını söyleyebiliriz. Şimdi bakınız: Gökırmak üzerinde Hanönü maden işletmesi var. İkinci olarak Gökırmak üzerinde Boyabat Maden İşletmesi de olacak. Üçüncü olarak ise ÇED den muaf tutulmuş bir maden şirketinin yine Alıç Yaylası civarına konuşlanacağı biliniyor. Belki de dördüncü şirket sırada bekliyor. Şu anda MTA nın saha çalışması ise genişleyerek devam ediyor. MTA buluyor, şirketlere veriyor. ‘’Biz yiyemiyoruz sen ye’’ gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Yazının baş kısmına dönecek olursak, Maden şirketi yasal olarak yapılması gereken halk toplantısını çevre halkının tepkisi nedeniyle yapamadı ve gitmek zorunda kaldılar. Lakin bunlar tekrar gelecekler. Bedavaya aldıkları milyonlarca para değerindeki madeni bırakırlar mı? Hayır, asla bırakmak istemeyecekler ve yakın zamanda çok daha güçlenerek yeniden gelecekler. Bölge halkını razı etmek için ellerinden ne geliyorsa yapacaklar. Köyünüzün yolunu yapacağız, köyünüze köy odası yapacağız, gibi, gibi vaatlerde bulunacaklar.
Bu arada bizde güçleneceğiz. Şu anda elli civarında dernek, baro ve meslek odaları mücadelemize destek veriyor. Bu sayı her geçen gün artıyor. Gönüllü olarak mücadeleye omuz veren birçok hukukçu ve avukatlarımız var, çevre mühendislerimiz var, akademik kariyer yapmış birçok gönüllümüz var.
Bu çalışmaların sonucunda Milletimiz kazanacak, küresel sermaye kaybedecektir. Yeter ki yola revan olalım. Allah haklının ve hakikatin savunucularının yanında yer alacaktır. Tüm yasalar bizden yanadır. Bizler azınlık olabiliriz, başkaları bizi güçsüz görebilir. Lakin Allah nice azınlıklara çoğunluklar karşısında zafer vermiştir vesselam!