

OSMAN ÇAKIR
13 Ekim 2025
En samimi duygularla sohbete devam ediyoruz:
Bazen hayat öyle bir yorar ki, nefes almak bile zorlaşır. İnsan yorulur, adım atacak ya da ayakta duracak mecali kalmaz…
Hem de öyle böyle değil. Herkesin “güçlü ol”, “sabret”, “dayan” dediği bir dünyada, bir bakarsınız dizlerinizin bağı çözülmüş.
İşte o anlarda içinizden gelir birine yaslanmak. Bir dostun omzuna, bir sevgilinin bağrına, bir kardeşin anlayışına…
Ama şunu bilin ki; insanın en çok yaslandığı yer, bir gün en çok canını acıttığı yer olabiliyor...
Aslında herkesin kendi taşı var sırtında. Siz yaslandıkça o da eğilir, o da çatlar, farkında olmadan.
Sonra bir gün, en çok güvendiğiniz yer çöküverir altınızdan.
O an anlarsınız: Yaslanmak kolaymış ama bedeli ağırmış.
Birine Yaslanmak mı, Yere Çökmek mi?
Sakın yaslanmayın birine; yaslanmaktansa yere çökün. Çünkü toprak yargılamaz sizi. Ne “neden düştün?” der ne de “kalk artık” diye acele ettirir. Sadece sessizce kucaklar.
İçlenirsiniz, ağlarsınız, gözyaşı dökersiniz damla damla… Toprak dinler. Gecenin karanlığı gibi...
Ve o sessizlikte bir şey olur: Kalbiniz biraz hafifler.
Yere çökmek zayıflık değil, aslında bir nefes alma biçimidir.
O an kabullenirsiniz: Evet, yoruldum.
Ama bu yorgunlukta bir teslimiyet değil, bir olgunluk vardır. Çünkü insan ancak yere çökünce, içinde taşıdığı bütün fazlalıkları döker. Maskeleri, kibri, gereksiz gururu… Hepsi akar gider. Geriye sade bir “ben” kalır. Ve işte o sade hâliniz, en güçlü hâlinizdir.
Bu yaşta hayat bana şunu öğretti: En güvenilir omuz, bizim kendi omzumuzdur.
Bir gün herkes gider, herkes susar, herkes kendi yoluna döner. Ama siz kendinizden kaçamazsınız. O yüzden, kendinize yaslanmayı öğrenin. Kendi kalbinizi dinlemeyi, kendi elinizi tutmayı…
Birinin sizi kaldırmasını beklemeyin. Dizlerinizin üstünde doğrulun. Ağlıyorsanız ağlayın, damla damla gözyaşı dökün ama ayağa kalkın. Çünkü sizi ayağa kaldıran kimse olmayabilir bazen.
O an fark edersiniz: Siz, sandığınızdan çok daha güçlüsünüz.
Hayatın En Sessiz Dersleri
Her insan en az bir kere çöker hayatta: Kimi ihanetle, kimi kayıpla, kimi hayal kırıklığıyla… Ama mesele düşmek değil, düşerken kim olduğunuzu unutmamaktır.
Yere çöktüğünüzde dünya susar, bir tek iç sesiniz kalır.
İşte o sesi dinleyin. Çünkü o ses size gerçeği söyler: Kimin dost, kimin değil; kimin yanında durulacak, kimden uzak kalınacak… Hepsi orada saklıdır.
Sonra bir bakarsınız, kalkmışsınız. Yavaş yavaş ama sağlam.
Artık biliyorsunuz. Hiç kimse sizin yükünüzü taşıyamaz. Hiç kimse sizin yaralarınızı sizin kadar saramaz. Ve hiç kimse sizin kadar dayanamaz.
Bazen yere çökmek gerekir, evet. Ama yıkılmak için değil.
Yeri geldiğinde çökün, dinlenin, düşünün, ağlayın… Sonra da kalkın.
Unutmayın! Siz kimseye yaslanmadan da yürüyebilirsiniz.
