Yayın Tarihi:02 11 2014 22:24(40103)

Türkiye'de Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar

Ülkemizde yasayan hayvanları merak ediyor musunuz? Bence biraz merak etmekte fayda var. Çünkü özellikle bir bölümü, yok olmak üzereler...

Bazı türler ise çoktan yok olmuşlar. Sonuçta giden gitmiş, kalan sağlar bizimdir. Ama kalanların da fosil kategorisine girmelerini engellemek de herhalde bizlerin elindedir. Dolayısıyla bunları tanımakta fayda var.

Vaşak
Kayalık ve ormanlık bölgelerde yasarlar. Çok yırtıcı hayvanlardır; tavsan, geyik, keçi ve kemirgenlerin yanı sıra her çeşit evcil hayvana da çekinmeksizin saldırırlar. Diğer kedilerin aksine yiyeceklerinden daha fazla birey öldürürler. (Sadece uçanlar ve kaçanlar kurtulurlar) Çanakkale, Kastamonu, Artvin, Siirt, Hakkari, Bitlis, Bingöl, İzmir, Muğla, Antalya ve Bolu'da halen görüldüklerine dair kayıtlar vardır. Yasayla korunmalarına rağmen çok değerli olan postları için kaçak olarak avlanırlar. Sayılarının çok azaldığı tahmin edilmektedir.

Leopar = Pars = Panter
Çok değil, 100 yıl öncesine kadar ülkemizde çok sayıda yaşıyorlarmış. Trakya, Kuzey Marmara ve Doğu Karadeniz hariç bütün bölgelerimizde yaşadıklarına dair kayıt ve gözlemler bulunmaktadır. Halen Güney Ege, Batı Akdeniz ve Hakkari'de zaman görülmekte olduklarına dair duyumlar alınmaktadır. Zaman zaman yerel pazarlarda satışa sunulan postlar görülebilmektedir. Avlanmaları yasaktır; ancak iş işten geçmiş gibi görülmektedir. Ülkemizde son olarak 17 Ocak 1974 tarihinde Beypazarı'nın (Ankara) Balözü köyü yakınlarında bir tane görülmüş ve köylülerce vurularak öldürülmüştür.

Hazar Kaplanı
Hint, Çin, Sumatra ve Sibirya kaplanlarına nazaran daha küçüktürler. Küçük dediysem yanlış anlamayın, yine de vurdu mu devirirler. Geyik, yaban sığırı, yaban keçisi ve bunlardan küçük her canlıyı yalayıp yutarlar. On metreye kadar sıçrayabilir, ağaçlara çıkabilir ve yüzebilirler. Amuda kalkabilir ve ters takla atabilirler. Estetik yaratıklardır; bence aslandan daha kral bir hayvandırlar. Orman, savan ve kayalık yerlerde bulunurlar. Kökenleri Hazar Gölü çevresi, Iran ve Afganistan'dır. Buralarda hala az da olsa bulunurlar. Ülkemizde ise Siirt ve Hakkari illerinde (Şırnak, Uludere ve Çukurca arasındaki üçgen), Irak sınırındaki dağlarda ve vadilerde yakın zamanlara kadar bulunduğu anlaşılmaktadır. Son olarak Şubat 1970'de Hakkari'de (Uludere) Şehit Sen isimli bir köylü tarafından 122 cm. gövde uzunluğunda bir erkek birey vurulmuştur. Bu kaplanın postu 3 yıl sonra yörede bitki araştırmaları yapan İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Turhan Baytop tarafından İstanbul'a getirilmiştir. (Ali Üstat Koleksiyonu) Prof. Baytop bu bulgusunu 1974 yılında Münih'teki "Saugetierkundliche Mitteilungen" isimli bilimsel dergide yayımlamış ve makalesinde daha önceki yıllarda da Uludere ve Şirnak bölgelerinde 8 adet kaplanın vurulduğunu köylülerden duyduğunu yazmıştır. Bu tarihten sonra hiç görülmemiştir. 33 yıldır görülmemesi hayra alamet olmasa gerektir. Bununla birlikte bölgenin kırsalında yasayanlar tarafından hala görüldüğü kimi zamanlar ihbar edilmektedir. Kuzey İran'ın Türkiye sınırına yakın olan bir bölgesinde zoolog Paul Joslin tarafından 1974 yılında bulunan 17 cm. genişliğindeki ayak izi göz önüne alınırsa bu ihbarlann doğru olabileceği düşünülebilir. İran Aslanı, aslan familyasının en batıya ulaşmış alt türüdür. 13. yüzyıl başlarına kadar ülkemizde, özellikle Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çok sayıda yaşamışlardır. Suriye sınırında 1905 yıllarında görüldüğüne dair kayıtlar vardır. Bu tarihlerden itibaren hiç görülmedikleri için ülkemizde soylarının tükenmiş oldukları kabul edilmektedir.

Çıta

Ülkemizde (özellikle Güneydoğu Anadolu) geçen yüzyılın sonuna kadar makul sayıda bulunduğu bilinmektedir. Nitekim Anadolu ve Ortadoğu'da zoolojik araştırmalar yapan Sır Dan dan fors, Birecik'in (Urfa) güneyinde bir yerel şeyhin kendisine canlı bir çita hediye ettiğini notlarında belirtmektedir. (Sene 1879) Aynca 15,16 ve 17. yüzyıllara ait, padişahların av sahnelerini gösteren minyatürlerin birçoğunda av için yetiştirilmiş boynu tasmalı çitalar görülmektedir. Yarı çöl, açık çayırlık ve küçük çalılıklarla donatılmış alanlarda yasayan çitalann ülkemizde soylarının tamamen tükendiği anlaşılmaktadır.

Yaban Kedisi

Evlerimizde mıncıkladığımız kedilerin ormanlarda yasayan akrabalarıdır. Bunları mıncıklamak pek mümkün değildir; zira yanlarına kimseyi yaklaştırmazlar. Türkiye'nin kuzeyindeki ormanlarda; daha az miktarda da batı ve güneyde yaşarlar. Ağaç ve kütük kovuklarında ve kaya yarıklarında barınır; tavşanları ve kemirgenleri avlarlar.

Akdeniz Foku

Akdeniz ve Karadeniz'de yasayan tek fok türüdür ve sayıları çok azalmıştır. Akdeniz'de en fazla rağbet ettikleri ülke Türkiye'dir. Karayı severler. Dinlenmek ve uyumak için karaya çıkarlar, karada çiftleşirler ve karada doğururlar. Arada sırada da ayıp olmasın diye denize girerler. Denizde olduklarında genellikle sarp ve ulaşılması zor mağara ve kayalıkların yöresini tercih ederler. Her çeşit balık ve ahtapot yerler. Ağlara zarar verdikleri ve ağlardaki balıkları lüpledikleri için balıkçılar tarafından pek sevilmezler. Uluslararası koruma altına alınmışlardır. Ülkemizde en çok görüldükleri yer Foça'dır. Yanı sıra Antalya, Muğla ve İçel sahillerinde de görülürler. Karadeniz'de son kayıt 1987 yılında Karadeniz Ereğlisi'nden verilmiştir. Balıkçılar tarafından sürekli katledildiklerinden dolayı; bunu yanı sıra yasam alanlarının turizme açılmasından ve çevre kirliliğinden ötürü soyları tükenme tehlikesi içindedir.

Asya Yaban Eşeği

Yukarı Mezopotamya kökenli bir hayvandır. Asur, Habil ve Sümer devletleri tarafından askeri amaçlarla kullanılmışlardır. Yine bunlar tarafından Afrika Eşeği (Equus africanus) ile çiftleştirilerek "evcil eşek" elde edilmiştir. Ortaya çıkan bu güçlü ve dayanıklı hayvanı tarımda kullanarak zengin bir uygarlık kurabilmişlerdir. Bugün genleri evcil eşeklerle karışmış olmakla birlikte Irak ve İran sınırına yakın yarı sulak bölgelerde doğal popülasyonlarının yaşayabildiği düşünülmektedir. Afrika Eşeği MÖ 6000 yılından itibaren Nil Vadisi'nden Arabistan'a ve Anadolu'ya, oradan da Avrupa'ya yayılmıştır. Ekonomik değeri yüksek olduğu için insanlar tarafından hep aranan bir hayvan olmuştur. Güçlü ve dayanıklı bir hayvan olduğundan dolayı tarımda ve ulaştırmada kullanılmışlardır. Şeker ve protein açısından çok zengin olan sütü tarih boyunca değerli bir içecek olmuştur. Derisi parşömen yapımında kullanılmıştır. Eti günümüzde bile Ortadoğu'da bazı topluluklar tarafından sevilerek yenmektedir. Gözleri şairlere ilham kaynağı olmuştur. Soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Popülasyon yoğunluklarını en yüksek ülke olan Somali'de korunma altına alınmışlardır. Güneydoğu Anadolu bölgemizde nadir olarak bulunabileceği tahmin edilmektedir.

Yabani At

Kökeni Moğolistan'dır. MÖ 4000 yıllarında Mezopotamya ve Çin'de evcilleştirilmiş ve buradan da Avrupa'ya yayılarak insanoğluna büyük yardımlarda bulunmuştur. Fazla yağmur aldığı için çok ağırlaşan ve tarım yapılması çok güç olan Avrupa topraklarında atın ve sabanın birlikte kullanılması ile "ürün patlaması" olmuş ve böylece insan nüfusu belli bir miktann üzerine çıkabilmiştir. Bugün sayılan serbest doğada çok azalmıştır; genleri evcil atlarla karışmış olduğundan dolayı zoolojik özellikleri tam olarak belirlenememektedir. Bir alt tür olan ve "Tarpan" ismi verilen "Avrupa Yabanatı" Güney Rusya'da yaşamış; ancak 1876'dan dan beri soyu tükenmiştir. Yabani atların günümüzde sadece hayvanat bahçelerinde örnekleri bulunmaktadır. Arada sırada ülkemizde görüldüğü ileri sürülenlerin "Yaban Eşeği" olma olasılıkları yüksektir. Bununla birlikte İç Anadolu'nun güneyi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde az da olsa bulunma olasılıkları kabul edilmektedir.

Kızıl Geyik

Geniş yapraklı ve karışık - bataklıklı ormanları sever. İğne yapraklı ormanlarda da yasayabilir. Yaz aylarında ormanların üst sınırlarına hatta yaylalara kadar çıkarlar. En çok görüldükleri yerler Istranca ormanları ile Adapazarı, Bolu, Kastamonu ve Sinop'un ormanlık bölgeleridir. Yanı sıra Ankara (Kızılcahamam, Beypazarı, Nallıhan), Afyon (Akdağ), Kütahya, Manisa, Denizli, Kahramanmaraş (Binboğa dağları), Artvin, Toros dağları (Akseki - Beyşehir kesimi), Cudi dağı, Kiğı-Hozat-Solhan dağlarında görülürler. Geniş yayılışlarına rağmen sayıları çok azalmış ve birçok bölgede soyları tükenmeye yüz tutmuştur.

Alageyik

Akdeniz bölgesindeki alt kısmı makilerden oluşan kızılçam ormanlarında yaşarlar. Yaşam alanları Akdeniz'in Anadolu'daki tüm kıyıları ile İzmir civarı ve Gönen'dir. 1950 yılına kadar Keşan-Enez arasında ve Şemdinli'nin Rubanuh bölgesinde de yaşadıkları bilinmektedir. 1960 yılından sonra ülkemizde yok olma aşamasına gelmişler; neyse ki alınan önlemler ve bunların başarılı uygulanması sonucunda "yırtınışlardır" 1966 yılında Antalya Düzlerçamı'nda saptanan 7 adet alageyik koruma altına alinmiş ve 2000 yılında sayılan 500'ü aşmıştır. Halen Düzlerçamı Üretme İstasyonu'nun yanı sıra Akyaka'da da (Ula - Muğla) bir üretme istasyonu bulunmaktadır. Alageyiğe çok az da olsa Manavgat, Taşağıl Çatalan Ormanı (Adana) ve Aksu vadisinin üst kısımlarında da rastlanılmaktadır.

Sığın

Hakkari ve civarındaki dağlık bölgelerde yasayan küçük bir geyik türüdür. Kökeni Luristan (İran) bölgesidir. Avlanmaları yasak olmakla birlikte eti ve postu çok makbul olduğu için ciddi tehlike altındadırlar. Doğal popülasyonları ülkemizde çok azalmış durumdadır.

Yaban koyunu

Endemik (tek bir bölgeye özgü) bir türdür. Dünyada sadece ülkemizde, Orta Anadolu'da yasamaktadır. 1950 yılına kadar Ankara (Nallıhan), Eskişehir (Sivrihisar), Afyon (Emir dağları) ile Konya ve Karaman'ın dağlık bölgelerinde yasıyorlardı. Bugün ise sadece Bozdan / Konya'da 42.000 hektarlık alanda koruma altında yasamaktadırlar.

Çengelboynuzlu Dağ Keçisi

Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu'nun dağlık-sarp bölgelerinde (Kaçkar, Munzur, Tendürek ve Süphan dağlannda, Erzurum ve Bingöl arasındaki engebeli bölgede, Tekman ve Eleşkirt bölgelerinde) yaşarlar. Çok ürkek ve çevik hayvanlardır. Doğal popülasyonları gittikçe azalmaktadır.

Ceylan

1950'lere kadar Güneydoğu Anadolu'da çok yaygın olarak yaşıyorlardı. Bugün doğal popülasyonları tükenmiştir. Sadece Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği (Urfa) sahasında ve koruma altında yaşamaktadırlar. (Cumhuriyetin ilk yıllarında Mektebe-i Mülkiye, yani bugünkü SBF, istanbul'dan Ankara'ya taşınmış. Okula gelen Urfalı öğrencilerden biri yanında bir de ceylan getirmiş. Tüm örgenciler bu durumu sempatiyle karşılamışlar ve ceylanı sahiplenmişler. Ceylan, okulun çevresindeki bos araziyi hiç yadırgamamış; buralarda gayet mutlu-mesut yaşamış. Sokak köpeklerinden ürktüğünde ise yurtların olduğu binanın bugünkü Sütunlu Salon- bahçesine kaçıyormuş. Bilmeyenler için söylüyorum; sözünü ettiğim yer bugünkü Cebeci'dir)

Kunduz

20. yüzyılın başlarına kadar Suriye sınırı civarında ve Habur çayı, Yukan Kızılırmak, Karamaz ve Sultansazlığı'nda görüldüğüne dair kayıtlar vardır. 1959 yılında Kör sulu çayında (Kahramanmaraş) bir tane vurulduğu, 1963 yılında ise Ceyhan yakınlarında 3 tane vuıulduğu ve 1 tane canlı yakalandığı bilinmektedir. Yukanda belirtilen bölgelerde halen çok az sayıda yaşadığı sanılmaktadır. Çoğu kişi tarafından susamuru ile karıştırılmaktadır.

Su Maymunu

Anavatanı Güney Amerika olmakla birlikte kürkleri için 20. yüzyıl baslarında Avrupa'ya getirilmiş ve çiftliklerden kaçan bireyler zamanla çoğalarak doğal yasamın bir parçası olmuşlardır. İri ve hantal hayvanlardır. Boylan 60 cm, ağırlıkları ise 7-9 kilo kadar olabilir. Bataklık bölgelerde yasarlar. Meriç ve Tuna nehirlerinde az sayıda yaşadıklarına dair kayıt vardır.

Oklu Kirpi

Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yasarlar. Popülasyon yoğunlukları çok düştüğü için yok olma sürecine girmişlerdir. Avlanmaları yasaktır. Doğal düşmanları azdır; buna karşılık Çingeneler tarafından kocakarı ilacı yapımında kullanıldıklarından ve etleri de yine bunlar tarafından yendiklerinden dolayı büyük kayıplar görmektedirler.

Yunus Balığı

Ülkemiz denizlerinde en çok görülen tür "Siyah Yunus"tur. Deniz kirliliğinden ve yasadışı avlanmalarından dolayı sayılarının hızla azaldığı bilinmektedir."Yuvarlakbaşlı Yunus" ve "Beyazburunlu Yunus"tan da ülkemiz sularında çok az sayıda bulunmaktadır. Tüm yunus türlerinin avlanmaları yasaktır. Ancak ağlara verdikleri zararlardan dolayı balıkçılar tarafından sürekli olarak tüfekle vurulmaktadırlar.

Balinalar

Ülkemizin tüm denizlerinde görülen tek yerli balina türü "Domuz Balinası"dır. Familyadaki en küçük balina türüdür (ortalama 3 metre) ve bu nedenle çoğu kez Yunus Balığı sanılmaktadır. Eti ve yağı için uluslararası balıkçı filoları tarafından ve korsan olarak avlanmaktadırlar. Soyları tehlikededir. Ülkemiz denizlerinin sürekli hayvanları olmayan ve rastlantısal olarak denizlerimizde görülen balinalar ise "Fin Balinası" (ortalama 25 metre). Mavi Balina (33 m), Kaşalot (18 m) ve Gagalı Balina'dır.

Kurt

Ülkemizin tüm bölgelerinde yaygın olarak bulunmakla birlikte evcil hayvanlara büyük zararlar verdiklerinden ve yasayla da korunmadıklarından dolayı abartılı miktarda avlanmaktadırlar. Çevre kirliliği ve yoğun yapılaşma nedeniyle yaşam alanları da gitgide daraldığından dolayı yakın zamanda popülasyonlarında büyük düşüşler olması kaçınılmaz olacaktır. Sosyal hayvanlardır; sürü halinde yaşarlar. Yaygın kanının aksine çok aç kalmadıkça ve sıkıştırılmadıkça insanlara saldırmazlar.

Tilki

Ülkemizin hemen her bölgesinde ve çok sayıda bulunurlar. Kürkünün ekonomik değeri olduğu ve kümes hayvanlarına da kötü niyetle yaklaştıkları için çok sayıda avlanırlar. Ayrıca kırsal bölgelerdeki köpekler tarafından da bolca haklanırlar. Kuduz taşıyıcısı olduklarından dolayı da her hastalık vakasının ardından etrafa zehirli etler konulur. Yaşam alanları da gittikçe daraldığından dolayı yakın zaman sonra korunmaya alınmaları gerekebilecektir.

Ayı

Ülkemizde yasayan en büyük etçil memelidir. Trakya bölgesi hariç ülkemizin her bölgesinde boz ayı bulunur. (En çok Artvin, Rize, Erzurum, Kastamonu, Bolu) Yasam alanları ormanlar ve sarp dağlardır. Etin yanı sıra bitkilerle de beslenirler. Avare hayvanlardır; her daim yer değiştirirler. Kedigiller gibi uğrunda ölecekleri belli bir egemenlik sahaları yoktur. Postları değerlidir. Yanı sıra, arı kovanlarına zarar verdiği gerekçesiyle ve şifalı olduğuna inanılan yağları için kaçak olarak avlanmaktadırlar. Acı kuvvetlerine rağmen insanlardan çekinirler; dolayısıyla olağanüstü durumlar dışında insanlara zarar vermezler.

Sırtlan

Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'nun step, yarı-çöl, kayalık ve seyrek ağaçlı bölümlerinde yasarlar. İnsanlardan korkmazlar; ancak insanlara saldırmazlar da. Genelde leşle beslenmekle birlikte aç kaldıklarında kümes hayvanları ile küçükbaş hayvanlara zarar verirler. Çok çaresiz kaldıklarında kavun, karpuz ve üzüm de yerler. Ekonomik değerleri olmamakla birlikte olumsuz imajları nedeniyle görüldükleri yerde vurulurlar. Bu nedenle sayıları çok azalmıştır.

Kaya Uyuru

Endemik bir kemirgen türdür. Dünyada sadece Toros dağlannda ve Tunceli çevresinde görülür. Yaşam alanları yüksek dağların kayalık bölümleridir. Sayıları çok azalmıştır. Kış uykusuna yatarlar ve tohum, bitki sürgünü ve eklembacaklılarla beslenirler. Akreplerin bas düşmanlarıdır.

Karakulak

Türkiye'nin güneyinde ve batısındaki seyrek ormanlar, makiler ve bozkırlarda görülür. Yırtıcı bir kedigildir; uzunluğu 80 santime kadar çıkabilir. Genellikle gece etkindirler. Kaya kovuklarında ve inlerde barınır ve tavsan, fare. kuşlar ve kemirgenleri avlarlar. Sayılan hızla azalmaktadır.

Yabandomuzu

Türkiye'nin hemen her yerinde yaşarlar. Yaşam alanları ormanlar, sazlıklar, bataklıklar, göl ve akarsu kenarlarıdır. Bitki yumruları ve kökleri, böcek ve solucanları yerler. Kendilerini tehlikede hissettikleri zaman çok tehlikeli olurlar; özellikle yaralı bireylerin saldırıları ölümcüldür. Yetişkinlerin uzunlukları 2 metreyi bulabilir.

Karaca

Ülkemizin kuzey ve güneyindeki yaprak döken ormanlarda ve çalılıkların bulunduğu otlaklarda yaşarlar. Taze sürgün, tomurcuk, yaprak ve otlarla beslenirler.

Yabankeçisi

Ülkemizin güney ve doğu bölgelerinde (özellikle Toros dağlarında) yayılış gösterirler. Yaşam alanları sarp kayalık ve bodur çalılıkların bulunduğu ormanlık ve dağlık alanlardır. Gündüz etkindirler, ot, yaprak, meyve ve taze sürgünlerle beslenirler.

Çakal

Türkiye'nin kuzey, batı ve güneyindeki alçak kesimlerde görülürler. Yasam alanları ormanlar, maki, fundalık, bozkır ve deltalarda. Mağaralarda ve ağaç kovuklarında barınır hayvan leşleri, kemirgenler ve zorda kaldıkça da bitkilerle beslenirler.

Yasıl Arıkuşu

Yarı çöl, çöl, yarı çöllerdeki nehir kenarlannda, çalılıklarda ve kum yamaçlarında yasarlar. Ülkemizde Güneydoğu Anadolu bölgesi ve Iğdır ovasında çok az sayıda kalmışlardır. Sayılarının hızla azalmalarının temel nedeni barajlardır. İsminden de anlaşılacağı üzere yeşil renklidirler. Sürmesi siyah ve kalın, gıdısı sarı, boğazı kızıl, gagası ve kuyruk telleri uzundur.

Toy

20 kiloya yaklaşan ağırlığı ve devasa boyuyla Türkiye'de yaşayan en büyük kuş türüdür. Bati, Orta ve Doğu Anadolu'daki bozkırlar ve kuru tarım alanlarında yaşarlar. Avcılık, aşırı otlatma, kimyasal gübre kullanımı ve tarım alanlarının genişlemesi sonucunda ülkemizde sayılan çok azalmıştır. Ciddi önlemler alınmadığı takdirde on yıl içinde ülkemizde tamamen yok olacakları tahmin edilmektedir.

Kelaynak

Bilimsel araştırmalara rağmen eski dağılış bölgelerinde hiçbir canlı birey bulunamamıştır. Başka bir deyişle serbest doğada soylarının tükenmiş olduğu düşünülmektedir. Dünyada sadece ülkemizde (Birecik / Urfa) ve Fas'ta koruma altında az sayıda bulunmaktadırlar.

Deniz Kaplumbağası

Tüm Akdeniz'de yuvalayan dişi birey sayısı 2000 civarındadır. Kendilerini en fazla güvende hissettikleri ve en çok rağbet ettikleri ülke Türkiye'dir. (Yaklaşık 800 birey) Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye, Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Alete, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa, Anamur, Göksu Deltası, Kazanlı, Aklatan ve Samandağ'da görülürler. Diğer deniz kaplumbağalarına nazaran iri gövdeleri ve büyük kafalarıyla dikkat çekerler. Üreme kumsallarındaki yapılaşmalar, deniz kirliliği ve sorumsuz balıkçılar nedeniyle tehlike altındadırlar.

Yeşil Deniz kaplumbağası

Nesli dünya genelinde tehlikededir. Tüm Akdeniz'de 500 dolaylarında dişi birey belirlenmiştir; bunların çoğunluğu (yaklaşık 400 birey) ülkemizde yaşarlar. Üredikleri en önemli alanlar Kazanlı, Aklatan ve Samandağ'dır. Kendilerini tehdit eden tehlikeler Deniz Kaplumbağası'yla aynıdır.

Fırat Kaplumbağası

Sadece Mezopotamya havzasında yaşar ve nesli ciddi tehlike altındadır. Ülkemizde Fırat ve Dicle nehirleri ile kollarında ve dibi çamurlu göllerde bulunur. Baraj yapımları nedeniyle ülkemizdeki sayılan çok azalmıştır. Boyları 1 metreyi geçmez; kafalarının ucunda yumuşak bir hortum bulunur.

Çöl Varanı

Türkiye'de yasayan en büyük kertenkele türüdür. Uzunluğu 1 metreyi geçebilir. Sırtında koyu bir şerit bulunur. Ülkemizde tamamen yok olmak üzeredir. Sayılarının 100'den az kaldığı tahmin edilmektedir. İyi bir yüzücü olduklarından dolayı görüldükleri yerlerde "timsah" ismiyle de bilinirler. Çöl ve yarı çöllerde yaşarlar ve kaya yarıklarına ve mağaralarda yuva yaparlar. Ülkemizde sadece Urfa'nın Suriye sınırına yakın olan bölgelerinde bulunurlar.

Hopa Engereği

Anavatanı Kafkas dağlarıdır. Ülkemizde Artvin bölgesinde, özellikle Hopa ve Borçka'da görülürler. Zehiri insanlar ve küçük memeliler için ölümcüldür. Ülkemizde soyları tehlikededir.

Anadolu Dişli Sazancığı

Dünyada sadece Türkiye'nin göllerinde bulunur. Tatlı ve acı göllerde yasar. Gölcük gölü (İsparta), Burdur gölü ve Acıgöl'de (Afyon) yayılış gösterir. Vücudunun ince-uzun sekli ve pul düzeninin farklı olması nedeniyle diğer türdeşlerinden ayrılır. Su kirliliği ve kurutma çalışmalan nedeniyle sayılan çok azalmıştır; nesli ciddi tehlikededir.

Beyşehir Sırazı

Dünyada sadece Beyşehir ve Eğridir göllerine özgü bir türdür, ancak bu göllere yırtıcı Sudak balıklarının salınması sonucunda Beyşehir gölünde azınlığa düşmüşler; Eğridir gölünde ise yok olmuşlardır. Günümüzde sadece Beyşehir gölü havzasındaki Mutlu köy su birikintilerinde bulunabilir.

Anadolu Yağbalığı

Dünyada sadece Konya kapalı havzasında (Beyşehir gölü ve Saz gölü) bulunan endemik bir türdür. Durgun sulan sever; baraj yapımları nedeniyle nesli tehlikededir.

Apolio Kelebeği

En görkemli ve en büyük dağ kelebeğidir. Arka kanat üzerindeki etrafı siyah halkalarla çevrili iki kırmızı leke bu türü diğer türdeşlerinden ayırır. Dağlık bölgelerde açık, taşlı ve bol çiçekli çayırlarda yaşarlar. Ülkemizde Göller Bölgesi, Uludağ, Sultan dağları (Afyon), Aladağlar (Niğde) ve Doğu Karadeniz dağlarında görülürler. Tehlike kategorisini belirleyecek yeterli veri bulunmamaktadır. Bununla birlikte koleksiyonculuk için çok sayıda toplanmalan nedeniyle sayılarının azaldığı gözlemlenmektedir.

Mezopotamya Çokgözlüsü

Gök mavisi renkte çok güzel bir kelebektir. Bozulmamış bozkırlarda yasar. Eskiden Maraş ve Mardin'de de yaşarlarken bugün sadece ve çok az sayıda Malatya'da görülmektedir.

Facebook'ta Paylaş
1. Yorum: hasret 11 05 2020 21:54
emeğinize sağlık 🤗


Yorumcuların dikkatine! Yasal Uyarı!

  1. Yorumlarınızı anlaşılır bir dille ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak özenle yazınız. BÜYÜK HARF kullanmayınız. Tekrar okuyarak yanlışlarınızı düzeltiniz.
  2. Anlaşılmaz kısaltmalar yapmayınız.
  3. Lütfen yorumlarınızda terbiye dışı sözler kullanmayınız.
  4. Yazılan yorumların sorumluluğu yazarına aittir. Sonradan pişman olunacak hukuki sorunlarla karşılaşmamak için kişi veya kurumlara yöneltilmiş olan eleştirileriniz hakarete varmasın.
  5. Yorumlar denetlendikten sonra yayına verilecektir.
  6. Yazılarımızda yanlış ya da kusurlu bir konu bulunursa bunu lütfen bize bildiriniz.

Yukarıdaki Sözleşmeyi/Uyarıları kabul ediyorum.
'Evet' Yazın:
İsim:
E-mail: (isteğe bağlı)




Beni Unut

Bu Kez Algı Değil Hakikat Kazanacak Gibi……


Siyaset Kazanı Yerel Seçim 2 - Mart 2024


Yabancıların Gözüyle


2024 - 1445 Ramazan İmsakiyesi


Şafak Akça yazdı: Ayrıştırılan eğitim, farklılaştırılan gençler


Boyabat Gazetesi Berat Kandili Mesajı


Boyabat'ın 2023 yılı nüfusu belli oldu


Mutlu Yıllar


2023 Yılı Sinop Cumhurbaşkanlığı Sonuçları (14-28 Mayıs 2023)


Nasıl bir belediye isteniyor?


Hisar Tuğla Eleman Aranıyor İlanı


Burası Boyabat Göreceğiz!


Boyabat İYİ Parti İlçe Teşkilatı, Yeni Eğitim ve Öğretim Yılı Mesajı


AKP iktidarı, hangi ekonomik program hedefini tutturdu ki?


e-Seçim Sistemi


Türkiye'de, sosyal adalet gereği zamlar yapılıyor!


Vergi Bağlandı


Sallım Çorba


Bazı Haramlar -2


86 yıllık bir fotoğraf


Yılmaz Özdil şehit dedelerimizin dünyanın nerelerinde yattığını


Boyabat Ticaret ve Sanayi Odası Tanıtım Videosu


8-9 Şubat Boyabatta Kar Yağışından Görüntüler


5 bin - 30 bin TL'yi aşan faturaların GİB Portalından e-Arşiv olarak Düzenlenmesi


Müjde…. Hadi Hayırlı Olsun


Fevkaladenin Fevkinin de Fevkinde


Yazı ve Haberleriniz İçin:
boyabatgazetesi@boyabatgazetesi.com
haber@boyabatgazetesi.com
adreslerine E-posta gönderebilirsiniz.
Mart ayı ziyaretci sayısı:

217757


Tasarım:DtGaNi