Bundan tam otuz bir yıl önce bir öğretmen arkadaşımın hediye etmiş olduğu, içinde parça parça olan öyküleri ikinci kez okumaya başladım. Kitabın sonlarına doğru okuyordum ki akşam haberleri başladı.
Okumakta olduğum “Ölüm Meleğim” başlıklı bölümü yarıda bırakarak haberleri izlemeye başladım. Haberler başta dolar kurunda olan hızlı yükselişin yanında yağmur gibi gelen diğer zamlardan bahsediliyordu. Haberleri de izlemeyi yarıda bıraktım.
Okumakta olduğum hikayelerden daha sonra bahsetmek üzere kitap okumayı, haberleri izlemeyi neden yarıda bıraktığımı anlatayım.
Her geçen gün kötüye giden ekonomik koşullardan daha az zarar görmemek için, benzine, mazota gelecek zammı duyduklarında akar yakıt kuyruklarına giren şoför arkadaşlar gibi bende markete gittim. Ekmek zammından daha az etkilenmek için un almak istedim. Nasıl olsa kredi kartı ile ödeyeceğim için bir seferlik de olsa gelecek zamdan etkilenmeyecektim.
Tarih 24 Kasım 2021 saat 18.25 marketteyim. Bir ay önce almış olduğum 5 kg una 5.60 TL zam gelmiş, daha önce de belirttiğim gibi nasıl olsa kredi kartı ile alacağım için, hiç olmazsa bir zamdan kurtulmak amacıyla bir tane daha almak istedim. Daha doğrusu bir tane daha almamı hanım istedi.
Ödeme yapmak için sıraya girdim. Benden önceki müşteri, komşularımdan bir hanım efendiydi. Kasiyer aldıklarını kasadan geçmeye başladı. Hanım efendi elindeki parayı göstererek ödemem gereken 50 TL yi geçmesin dedi. Demek ki bu bayan ihtiyacı kadar değil parası kadar alabilecek durumda. Bu bayan gibi olup da alkışlayanlar yarınlarınızı, çocuklarınızın geleceğini iyi düşünün.
Bildiğim kadar bu bayan kira vermiyor. Rahmetli kayınpederinin yapmış olduğu evde oturuyor. Fakat çocukları kira da zannedersem. Demek ki emekli maaşından kendine bakması gereken oğluna, kızına yardım ediyor. Daha doğrusu yardım etmek zorunda kalıyor. Ya da emekli maaşı devede kulak kadar. Bildiğim kadarıyla hiçbir emekli deve kadar maaş değil, insanca yaşayabileceği bir maaş istiyorlardır.
Bir zamanların maliye bakanına, sosyal medya üzerinden istifa eden bakana, istifa ederken, “at izi it izine karıştı” diyen bakana, bir tv kanalında “dolarla mı maaş alıyorsun” diye soran bakana, biz aya çift şeritli yol yapacağız desek yine de bize inanırlar diyen bakana değil alkışlayanlara soruyorum, doların yükselmesi, dolaysıyla paramızın değer kaybetmesi hanginizi etkilemiyor? Gerçi alkış sesleri her geçen gün azalıyor.
Bu iktidar giderse kim gelecek? Var mı başka yönetebilecek diyenler, evet var. Hem de mahalle sütçüsünün dediği gibi herhangi birini iktidara getirsen bunlardan daha iyi yönetir. Bu cümle bana değil, gerçekten mahallemde süt satan sütçüye ait.
Akp li bakan bile çıkmış, bugün olsa başkanlık sistemine evet demem diyor. Bırakın 40-50 yıl sonrasının 4-5 yıl sonrasını bile göremeyenler için başka bu işi yapabilecek kim var diyorlar, bende bu kişileri anlamakta güçlük çekiyorum. Beyin mi yok, yoksa olan beyinde hiç mi çalışmıyor?
Yalnız güçlük çekmediğim bir konu var. Çevreme baktığım zaman açık açık görüyorum. Yapılacak ilk seçimde, daha önce oy verip de bu seçimde vermeyecek iki grup var. İşte bu iki grup iktidarı değiştirecek olanlar. Birinci grup gerçekleri görerek Akp ye oy vermeyecek olanlar. İkinci grup ise dönekler. Kim iktidara gelirse o yöne dönenler. Yani şahsi çıkarları ön plana çıkaranlar. Her ikisi de yapılacak ilk seçimde doğru bir şey yapacaklar.
Okumakta olduğum kitaba geri dönersek, günümüz ile ilgili ne diyebiliriz bir bakalım. Kitabın sonlarına doğru okumaya başladığım bölüm “Ölüm Meleğim” başlığını taşıyor. Bu öyküde çok çalışan, hanımına benimle mi evlisin işinle mi diye sorduran, hızına ölüm meleği bile yetişemeyen bir kahraman var. Birçok kahraman, ya da kendini kahraman zannedenler şöyle düşünürlermiş.
Herhangi bir bakanlığın genel müdürlüğünün çaycısı işi bırakırsa, o bakanlığın tüm işlerinin duracağını sanırmış. Bir büyük şirketin kapıcısı, bir holding başkanının odacısı, bir devlet dairesinin en büyük memuru, bunlar işlerini bırakırlarsa, çalıştıkları yerlerin bütün işlerinin duracağını sanırlarmış.
Küçük, büyük memurlar, işçiler, iş görenler değil, bakanlar, başbakanlar, devlet başkanları böyle düşünür. Bulundukları yerden bir çekilseler ülke batacaktır. Hiç de öyle değil. Gidenin yerini, gitmesi gerekenlerin yerini alacak, ülke için, halk için daha iyi olacak, gitmesi gerekenlerin yerini dolduracak çok kişi ve kişiler var.
Başkanlık sistemine bir seçim dönemi bitmeden pişman olanları alkışlayıp, evine giderken ekmek almaya cebimdeki param yeter mi diye düşünenler, ay başını getirebilmek için birilerinden borç para alıp zamanında ödeyemediği için yolunu değiştirenler, aldığı maaş yeterli olmadığı için elektriği, suyu, doğalgazı kesilenler, kredi kartı borcunu ödeyemediği için borcu her gün artanlar iyi düşünün.
Çocuklarına istediğini alamayanlar, istediği eğitimi veremeyenler, senin ödediğin vergi ile yaşayanları alkışlayıp sen sefalet içinde yaşama. Senin ödediğin vergi ile seni insan gibi yaşatamayanları değiştir. Başka oy verecek kim var diyenler hem gözünüzü hem kulağınızı açıp çevrenize bir bakın. Daha önce beni seçerseniz gelecek, olacak, yapılacak dediklerini yerine getirmişler mi?
Her vatandaş düşünmesi gerekir. Ülkemizdeki eğitim sistemi, sağlık sistemi, güvenlik sistemi iyi çalışıyor mu? Bence çalışmıyor. Örneğin sağlık sistemi iyi çalışıyor diyenler istediğiniz hastaneye istediğiniz zaman gidebiliyor musunuz? Ben bir aydır grip aşısı bekliyorum. Niye yok?
Param ile geçtiğim, bırakın beni torunlarımın bile borçlandığı yolları, köprüleri bana göstermeyin. Paramla geçiyorsam, çocuklarımın doğmamış çocukları bile borçlanma tehlikesindeyse benim ödediğim vergiler nerede?
Haydi daha iyi günlere…
Mustafa Gürleyen (01.12.2021)