Gençler bir araya geldiklerinde hep gelecekten bahsederler ve gelecekle ilgili hayaller kurarlar. Yaşlılar ise hep eskileri düşünür ve eskileri konuşurlar. Eh biz de yaşlandığımız için hep eskilerden bahsetmeye başladık.
Geçmişten konuşurken "o günlerin tadı başkaydı" deriz. Kış gecelerindeki sohbetten, anlatılan hikâyeler" O zaman televizyon yoktu, tatlı tatlı sohbetlere.
Bilgisayarlar, cep telefonları yoktu. Mektuplar, telgraflar, bayramlarda gönderilmek üzere renk renk kartpostallar vardı. Dökerdiniz duygularınız, satırlara" Önce selam edip, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperek başlardınız duygu yüklü mektubunuza. Hele asker mektubu gelmiş ise, annenler zarflarını bile öpüp koklayıp çöpe atmaya kıyamazlardı.
Kocaman binaların yerlerinde bahçeli evlerimiz vardı. Kurbanlarımız orada kesilirdi. Şimdi bağışlarla yerine getiriyoruz bu görevimizi.
Bayramlarda evdeki büyüklerin eli öpülür, sonra hısım akraba ve mahalle büyükleri ziyaret edilirdi. Bayram tatilini fırsat bilip, tatil beldemize kaçmazdık.
Bir başkaydı dostluklar, arkadaşlıklar. O günlerde "İş güç görüşemiyoruz yaa"" denmezdi. İki arkadaş karşılaştıkları zaman 3 – 5 dakika sohbetten sonra "hadi görüşürüz, kendine iyi bak" diyerek ama görüşmemek yoktu.
Arkadaşlar zorda kalanlara hiçbir menfaat gözetmeden yardım edelerdi. Ne dolar vardı, ne euro"
Sonra dostlar arasında yabancı paralar borç verilmeye başlandı. Ama artık yabancı para da pek verilmiyor. Çünkü alınan yerine konmuyor. En yakın dostunu aldatmak bile marifet oldu. Aldatan uyanık, aldatılan iyi yürekli insan ise enayi olurdu.
Eskiden uyanıklar yok muydu? Elbette vardı, ama çok azdı. Şimdi yardımlaşan yok mu? Elbette var ama o da azaldı. Eskiden uyanık yok muydu? Diyince aklıma bir hatıram geldi.
Apartmanımızın giriş katında yaşlı bir teyzemiz vardı. Görünüşte katı kuralları olan asık suratlı ama aslında yardımsever ve yufka yürekli bir insandı.
Bodrum katında da oldukça uyanık bir başka komşumuz vardı. Hem de az uyanıklardan değildi. Kendince şeytana pabucu ters giydirenlerdendi.
Bir gün uyanık komşu, yaşlı teyzeden borç para ister. Teyze bildiği halde dayanamaz parayı verir. Aradan aylar geçer, tabi para ödenmemiştir. Eh yaşlı teyzemiz unutmuştur. Bizim uyanık komşu, yaşlı komşuya gider, tekrar para ister. Teyze "tabi yavrum, halıyı kaldır, altından parayı al" der. Bizim uyanık iştahla halıyı kaldırır ama para yoktur. Paranın orda olmadığını söyler. Yaşlı teyze cevabı yapıştırır. "Zamanında aldığını yerine koysaydın şimdi orda bulurdun, aldığını koymamışsın ki; bulamadın yavrum" der.
Ne dersiniz, aldığımızı yerine koyuyor muyuz?
Aslında o teyzeler hala var. Var ama uyanıklar çoğaldı, aldığını yerine koyanlar azaldı.
Hayatımız bugün daha kolaylaştı, daha rahat yaşamaya başladık, ama birtakım değerlerimizi kayıp mı ettik acaba?