Kuzeyin incisi Sinop ilinin Saraydüzü ilçesine hiç gittiniz mi?
Gittiyseniz bunun bir veya birkaç kez olmasının pek de önemi yok.
Eğer gitmediyseniz haritada yerini gösterebilir misiniz?
Aslında bizim burada size yönelteceğimiz soru şu:
Şehir merkezini ve çevresini gezme imkânı buldunuz mu? Arabanızdan inip cadde ve sokaklarında yürüdünüz mü?
Kahvesinde biraz olsun soluklanmak yahut tarihi hakkında bilgi almak gayesiyle bir masada oturup çay içtiniz mi? Yerleşik insanlarla bir çay içimi bile olsa sohbet ettiniz mi?
Sanayisi var mıdır?
Tarım ve Orman işleri ne haldedir?
Şehir dışından tayinle gelen memurlar bu kentte yaşamaktan mutlu mudurlar?
İşsizlik var mıdır?
Sağlık, eğitim hizmetleri ne aşamadadır?
Asayiş berkemal midir?
Su, kanalizasyon, çöp sorunu var mıdır?
Sokak köpekleri burada da insanlara saldırıyor mudur?
Kısacası günlük yaşam bu ilçede de diğer şehirlerle aynı mıdır?
Belediyenin resmi web sitesindeki sayfada ilçenin tarihi hakkında şu bilgiye yer verilmiş:
Saraydüzü; Boyabat ilçesine bağlı bir Bucak iken 20 Mayıs 1990 gün ve 20523 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 3644 sayılı Kanun’la ilçe olmuştur.
İlçenin, köy iken Osmanlı İmparatorluğu zamanında Kızıloğlan adı altında Bucak haline getirildiği bilinmektedir. Güney batısında bulunan Tepeköy’ü hudutları içerisinde çok eskiden yerleşim yeri olan ve enkazları bulunan, kimler tarafından yaptırıldığı bilinmeyen devirde “Saraydüzü” olarak adlandırılan bir yerin bulunduğu söylenmektedir.
Bu yüzden eski adı olan "Kızıloğlan" isminin, yerleşim merkezinin Saraydüzü’nün eteklerinde düzlükte olması nedeniyle 1954 yılında zamanın köy muhtarı Mehmet Coşar’ın (Boyabat Belediye Başkanı Sn. Hüseyin Coşar beyin babası) köy isminin “Saraydüzü” olarak değiştirilmesi teklifi üzerine isim değişikliğine gidilmiştir.
Kaymakamı, Belediye Başkanı, Doktoru, veteriner hekimi, mühendisi, öğretmeni, teknikeri, memuru, hizmetlisi, şoförü var. Polisi, jandarması, zabıtası da var. Bekçisi olup, olmadığını bilemiyorum.
Anlayacağınız bir ilçede olması gereken kadroların hemen hemen hepsi mevcut.
Saraydüzü merkezde ve bağlı köylerinde ekonomi can çekişiyor.
İlçede 1 adet çeltik ve 1 adet un fabrikası, 30 kadar küçük esnaf ve zanaatkâr ile 1 adet akaryakıt istasyonu bulunuyor. Bunlar da özel sektöre ait.
Kırsal kesimde yani köylerde çalışma hayatı tarım işçiliğine ve hayvancılığa dayanmaktadır. Arazinin büyük ölçüde engebeli ve orman olması, tüm arazi içinde yapılan tarımı %30 ile sınırlamakta.
Çorman, Bahçeköy, Akpınar gibi köylerin arazilerinde toplulaştırma çalışması başlatıldı. Bu bölgede yapılan toplulaştırma çalışmaları, dilerim, Yenice Köyü ovasındaki gibi yarım bırakılmaz, tamamlanır.
Verimli toprakları yaşanan sıkıntılar nedeniyle ekilememekte, verimli kullanılamamaktadır. Eskiden çeltik, buğday ve pancar başta olmak üzere pek çok ürün yetiştirilirdi. Son yıllarda çeltik ekimlerinde, ürünün pazarlanmasında ve özellikle nakite çevrilmesinde çıkan zorluklar, bu ürüne yeterli önemin verilmesini engellemekte ve ekonomik kayba neden olmaktadır. Şeker pancarı içinde aynı sorunlar söz konusudur.
Gazeteci Sn. Turan Aslan bir yazısında Saraydüzü’nün ilçe olup-olmadığını sorguluyor ya. Benim anladığım kadarıyla Sn. Aslan, aslında 1990 yılından bu yana geçen 32 yılda bir ilçede nelerin yapılamadığına, eksiklerin tamamlanamadığına dikkat çekmek istiyor sanırım. Bu konuda haklı olduğunu düşünüyorum. Yakınında aynı yıl ilçe yapılmış emsali olan Hanönü’yle mukayese edildiğinde Saraydüzü’nün mola vermeden kesintisiz epeyce yol alması gerekiyor, hem de gayretle.
Durmadan, yorulmadan, istek ve arzuyla…
“Zahmet olmadan rahmet olmaz. Gayret etmeden nîmet ele geçmez. Nitekim “Baba himmet; evlât gayret!” sözü meşhurdur. Yani himmet/mânevî yardım, samimiyetle gayret edenlere nasîb olur. Gayret etmeden himmet ummak; tohum ekmeden mahsul beklemek gibi ham bir hayalden ibarettir. (1)
1- Osman Nûri Topbaş