Her zaman olduğu gibi, muhalefetin TBMM’ye verdiği Cumhurbaşkanlığı önergesi AKP ve MHP millet vekillerinin oyları ile ret ediliyor!
CHP’nin TBMM’ye verdiği Cumhurbaşkanlığı harcamaları önergesi AKP ve MHP oyları ile reddedildi.
Muhalefet partilerinin TBMM’ye verdiği önergelerin grup kararı diyerek, vicdanın sesini dinlemeyen, seçmenin den aldığı oyların vebalini düşünmeyen iktidar milletvekilleri araştırma önergelerini neden red eder ki? Seçmen, milletvekillerini TBMM’ye beni temsil etsin, haklarımı, ülkenin çıkarlarını korusun diye seçildiklerinin farkında değiller her halde!
Sayın, araştırma önergelerine ret oyu veren iktidar milletvekilleri, bu dünya fani, ölüm ani. Biraz olsun İslami dini bilginiz varsa, ahrette, sizi lideriniz kurtarmaz. 85 milyon insanın vebalinin sırtınızda olduğunu unutmayın!
AK Parti iktidarı, lüks ve şatafatta sınır tanımıyor. Lüks araçlar, uçaklar ve saraylarla devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanının ayrıcalıkları say, say bitmiyor.
TBMM’ye milletine harcadıklarının hesabını vermeyen, söze gelince demokrasiden bahseden iktidarın, bu nasıl bir demokratik Cumhurbaşkanı Yönetim Sistemi’nin olduğunu anlamış değilim?
Muhakkak, kayıtsız şartsız biat eden iktidara oy verenler anlamışsa bizim bu sistemi anlamamız önemli değil öyle değil mi?
İktidarın bu keyfi tutumunu eleştirenler, sanki bu ülkenin vatandaşı değil, vergi vermiyor!
Yüz binlerce vatandaşın oyu ile TBMM’ye giden milletvekillerimize saygı duymamız gerektiği gibi, eleştirmemiz de gerekmez mi?
Bir vatandaş, bu iktidara oy verenlere “Ak koyunlar” diyor…
Aşağılama, hakaret olduğunu düşüncesi ile ben “AK koyun” demiyorum, okumayan, araştırmayan, ülke gerçeklerini saptıran iktidara yakın medyanın ve liderlerinin sözleri ile hipnozite olmuşlar diyorum.
Temsil de hata olmaz, çoban kavalıyla hangi makamda, ne şarkının, ne türkünün çaldığı makamı bilmezler. Kulaklarına kavalın sesi hoş geldiği için dinlerler sürü halinde suya veya yem yemeye giderler!
Ülkenin dört ir tarafı işgal dildiği yıllarda bile “Padişahım sen çok yaşa” diyenler vardı. Demek ki, tarih tekrardan ibaretmiş.
Saygı değer okuyucularım, birkaç köşe yazımda ifade ettiğim gibi, gazetecilik etik ilkelerini kendisine rehber eden her gazeteci, köşe yazarının siyasi partisi olmaz. Seçim zamanı ekonomi kadrosunu, programını araştırır vicdan rahatlığı ile bir oyunu kullanır. Ayrıca, Geçmişte Türkiye’de olduğu gibi dünyanın her yerinde iktidarların, liderlerin kişilik haklarına saygı göstererek, iftira atmadan, yalan, karalamadan eleştirilir. Şayet iktidarın beyaza kara dediğini yazanlar, tetikçi, çıkarcı, iktidar yalakasıdır. Köşe yazılarımdan rahatsız olan bazı saygıdeğer okuyucularım, belge istiyor olmaları bu okuyucularımın ne kadar zavallı olduğuna inanın bana üzülüyorum. Kurum ve kişilerin haklarına saygı duyarak ben köşe yazıyorum. Haber yapmıyorum. Her köşe yazısının ilgili kurumlar tarafından denetlenmesi bir tarafa, dini, insani her kelimenin vebalinin bilinci ile yazdığımı belirtmek istiyorum.
Eski Türkiye’de muhabirlik yaptığım yıllarda, hiç ayırım yapmadan, ön yargısız bütün siyasi parti liderlerini, bakanlarını takip eder, haberim yapardım. Yeni Türkiye’de, yandaş, Candaş, muhalif olan, olmayan gazeteciler tanımı yapılıyor.
Ne yazık ki, “HABER KUTSAL YORUM HÜRDÜR” deyimi eski Türkiye’de kaldı.
Prof.Dr. Celal ŞENGÖR, “Halk ucuz ekmek kuyruğunda beklerken, Saray ahalisinin nasıl bir şatafat içinde yaşadıklarını, altın varaklı tuvaletler, ejder meyvelerini halkın görmesi lazım. Görsün ki bir daha saraylı yönetici istemesin” diyor. Tabi anlayanlara…