Yayın Tarihi:22 02 2023 11:28(6259)


Kendisini hedef alan Erdoğan ve Bahçeli’nin tehdit sözlerine Kılıçdaroğlu..

Depremden 15 gün sonra deprem bölgesine, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte giden Devlet Bahçeli ve Erdoğan’ın CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu hedef alan tehdit diline, Kılıçdaroğlu; “Şov yapmayın. Deprem bölgesinde, insanlar çadır bekliyor” diye cevap verdi.

Deprem bölgesinde, depremin arkasından 15 gün geçmesine rağmen, insanlar barınma sorunu yaşıyor, kendi canlarının derdine düşmüş.

Deprem bölgesini ziyaret eden Erdoğan ve Bahçeli Kılıçdaroğlu ve CHP’li belediyeleri hedef alıyor!…

Böyle bir acılı günlerde, ülkeyi yönetenler, iktidarı, muhalefeti ile daha birleştirici, ayrıştırmayan bir dil kullanamazlar mıydı?

İçinde bulunduğumuz bu acılı günlerde bir birimize kenetlenmezsek ne zaman kenetleneceğiz?.

Sayın Erdoğan ve Bahçeli’ye, acıların, kin, nefret, siyasi tartışmalarla değil, el, ele vererek paylaşılarak azalacağını hatırlatmak isterim.

Depreme hazırlıksız yakalanan iktidar, başarısızlığını muhalefet liderlerini hedef almaları ne kadar doğrudur?

Deprem bölgesinde Bahçeli ile ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, muhalefetin deprem eleştirilerine; “Be namussuz, be ahlaksız, be adi” sözleri bir ülkenin cumhurbaşkanına ne kadar yakışır takdiri siz sayın okuyucularıma bırakıyorum.

Türkiye, bu döneme kadar, iktidarın, siyasetçilerin, bu denli hakaret dilini duymamış ve görmemişti.

Siyaseten muhalefet eleştirilebilir, ama bu kadar hakaret dolu ağır sözleri, yasalarla kurulmuş siyasi parti liderleri, hiç bir insan hak etmez.

Peygamber efendimiz hadisinde, “Helak olacağını bilsen bile yalan söyleme, Hoşuna gitmeyen şeyleri başkalarına yapma “ der.

Deprem bölgesinde, mağdur olan, ölen canlar bizim değil mi?

Siyaset yapma zamanı mı?

Koyun can derdinde, kasap et derdinde.

Vergi daireleri, depremzedelerin göz yaşı kurumadan vergi topluyor!

İktidarın görevlendirdiği Deprem Bölgesi Koordinatör valisi, “İşçiler, memurlar bir aylık maaşını depremzedelere verse ne olur” diyor. Sayın Vali, işçisi, memuru, emeklisi, açlık sınırı altında yaşıyor.

Merkez Bankası’nın Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar, doğal afetler, deprem, sel, yangın, savaş gibi durumlarda ayırdığı “İhtiyaç Akçesi” AKP iktidarı tarafından kullanılmasaydı, bugün depremzedelere harcanır, İBAN ile vatandaştan yardım beklenmez, TV’lerde deprem bölgesine bağış kampanyaları düzenlenmezdi?

Türkiye, ya bir de savaşa girseydi, ne olacaktı bu ülkenin hali?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, büyük yıkıma neden olan deprem felaketine ilişkin, “Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. . Çünkü zihniyeti değiştirmemiz lazım. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kökünden kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek” dedi.

Her zaman olduğu gibi, sakin, mütevazi CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, partisinin grup toplantısında yaptığı duygulu yüklü konuşma ise şöyle;

Her acıdan ders çıkarmak aslında insan olan herkesin temel görevlerinden birisidir. Aynı acıları yaşamamak, önlem almak aklın gereğidir. Yüce yaradanın verdiği en değerli şey akıldır. Aklımızı kullanıp, bilimi kullanıp, doğruları görüp, acıları topluma yaşatmamak… Her siyasetin temel görevidir.

Dün akşam 20.00 sularında Defne ilçesinde 6.4, Samandağ’da 5.8 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Hayatını kaybedenler var. Yarın belediye başkanlarımızla birlikte Defne’ye gideceğim. Olayları yerinden görmek, yaraları sarmak konusunda aşamaları izlemek açısından da orada olacağım.

Yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmaya çalışıyoruz, çok fazla kaybımız var. Çok büyük bir yara açıldı yüreğimizde. Milletimizin, hepimizin tekrar başı sağ olsun. Bugün burada yapacağım konuşma için uzun uzun düşündüm. Derler ya hani kelimeler kifayetsiz kalıyor diye. Gerçekten de öyle. İnsan ne dese, nasıl dese bilemiyor. Bende konuşmamı satır satır yazmaya karar verdim.

Büyük bir felaket yaşıyoruz.

Haberi aldığımda önce hepiniz gibi dehşete düştüm. Sonra en iyisi hemen depremin olduğu bölgeye gitmek aklıma geldi. Aradım başkanlarımızı ‘Kalkın gidiyoruz’ dedim. Gittik. Hatay’a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır inanın bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Ne gökyüzü maviydi, ne de bulutlar vardı. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu. İnsanlar isimleri haykırıyordu sokaklarda. Herkes birbirinin adını söylemeye çalışıyordu. Gece indiğinde tümüyle tükenmiştik. Nasıl anlatılır orada gece?

Buz gibi bir soğuk ve gerçek bir zifiri karanlık. Yatacak yer arıyoruz kendimize neyse bir yere yerleştik. Dinlenmeye çekildim ama dinlenmek, uyumak mümkün değil. Gözlerimi kapatıyorum o çocuklar, isimler gitmiyor aklımdan. Halkımızın acısını düşünüyorum, torunlarımı düşünüyorum, duygularım karma karışıktı.

Bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç. Acıları hiç kimse bölüşmeyecek mi bu ülkede diye sordum kendi kendime. Yarın torunlarım büyüyecek, Allah ömür verirse soracaklar bana ‘Dede en zor zamanlarda sen neredeydin? Ne yapıyordun?’…

Ne diyeceğim onlara düşünmeye başladım. İşte o an içimde bir şey koptu. Anladım ki ben artık eski ben olamayacağım. O an itibariyle ben aynı Kemal değildim. Kalktım basın müşavirim Ömer’i aramaya koyuldum. Telefon hatları çekmiyor, hiçbir şey çalışmıyor.

Araca gittim o da zaten uyumuyordu. Herkeste aynı travma. ‘Haydi Ömer halkımıza seslenmemiz lazım’ dedim. En zor durumda nerede duracağımızı söylemem lazım.

Gelecekte torunlarımın soracağı sorulara bu gece benim yanıt vermem lazım dedim. Erdoğan ile siyaset üstü hizalanmayı reddediyorum dedim. Ne kendisi ile ne sarayı ile ne de çeteleriyle hizalanacağım. Ne siyaset üstüne ne siyaset altına ne ölümüne ne dirimine ne de milleti için var olmayan bir devlet yapısıyla hizalanacağım. Milleti için evlatları için var olmayan bir yapıyı yüceltmeyeceğim.

Asla ve asla yüceltmeyeceğim. Dayanışacaksam da milletim ile dayanışacağım. Siyaset üstü diyerek iğrenç reklamlara imza atan İletişim Başkanlığı ile mi dayanışacağım? Dakika bir İletişim Başkanlığı başlamıştı zaten gayri ahlaki bir sürü çabanın içine girmişti.

Milletimize seslenmek istiyorum ama internet yok. Ömer ile uğraşıyoruz, millet bizi bekliyor. İnternet bağlantısını halletmeye çalışıyoruz. Ne düşünüyorsam amasız, fakatsız, güzellemesiz söyledim.

Şimdi yine buradan seslenmek istiyorum. Ey sevgili halkım, yüreği yanan halkım sen daha iyi olmayı hak etmiyor musun? Halkına hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyetimizin bir yüzyılı geçti, ikinci yüzyılımız daha iyi olmasın mı? Halkının derdine koşamayan bir devleti toplamaya, değiştirmeye, iyileştirmeye çalışmayacak mıyız?

Bunun zamanı gelmedi mi?

Yazımızı öldürdüler ama artık bir baharı yaşatmayalım mı bu çilekeş halkımıza? Gözyaşlarımızın gözümüzü bulandırmasına izin vermeyelim. Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. İktidarı değiştireceğiz orası kolay ama hepimiz biliyoruz ki değişim bir iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Çünkü zihniyeti değiştirmemiz lazım. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kökünden kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek.

Rant peşinde koşanlar bizi yönetiyor. Aç gözlülere tahammül ediliyor. Kendini akıllı sanan kurnazlar devletine vergi takıyor, müşterisine kazık atıyor. İş insanları mali müşavirleriyle yasa boşluklarını kolluyor. Kibir alkışlanıyor, hırsızlığa göz yumuluyor. Hemen bir fırsatçılık yapılıyor, büyük küçük herkes rantın peşinde.

Elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Çünkü bu düzeni onlar getirdi ama iğneyi biraz da kendimize batırmak zorundayız. Peki ya siyasiler? Siyasete giren kısa sürede, anormal şekilde zenginleşiyor. Biz siyasiler de oy kaybederiz diye imar aflarına el kaldırıp indiriyoruz. Sonra çıkıp saraylılar milleti tehdit edebiliyorlar, defterler tutuyorlarmış. Zıvanadan çıktılar.

Değişmemiz lazım. Yani düzenin çalışma şeklini kökünden değiştirmemiz lazım. Devletin işleyişini değiştirmemiz, siyasetin yapılma şeklini değiştirmemiz lazım. Davranışlarımızı değiştirmemiz lazım. Her şeyi ama her şeyi temelden değiştirmek zorundayız. Değişime bu vahşi neoliberal tek adam rejimiyle başlayacağız ama değişim burada durmayacak. Halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek değişim ve şafak söktüğünde -ki şafak sökecek- evsiz kalan kuşlar bu ülkede yuvalarını yeniden bulacaklar.

Depremler hep olacak, bölgemiz bu. Ama devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Bu kabus bir daha yaşanmasın dostlarım. Haramdan, düzensizlikten, yalandan, riyadan siyaset elini çekecek.

Emin olun, kayırma bitecek, suistimal bitecek, açgözlülük, rant bitecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Bu coğrafyada yaşayan her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Önce inanacağız, işin kuralı budur. Daha iyisini hak ettiğimize inanacağız.

Deprem gecesinden beri canla, başla dayanışma içerisinde olan onurlu halkımız için inanmak zorundayız. Bu ülkeyi yeniden kuracağız. Bilimle, düşünceyle, liyakatle kuracağız. Artık imar aflarını ağzımıza almayacağız. Planlara uyacağız. Kurumlar inşa edeceğiz, tek adamlar asla ve asla bu coğrafyada olmayacak. Vallahi de billahi de bu harami düzenini mutlaka değiştireceğiz.

Son olsun dostlarım, bu son. Yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda bu kabusu biz bitirdik diyelim dostlarım.

Facebook'ta Paylaş
1. Yorum: gökbörü 22 02 2023 13:32
kımse kımseyı kandırmasın toplum olarak çözülmüşüz-yalan-dolan-rüşvet-ahlaksızlıgın hepsı almış gitmiş-o yüzden ya düzeleceğiz en baştan ya da zaten bızı bu coğrafyada bı şekılde harcıyacaklar !!!!!aklı bılımı on plana almadıkça ilerleme kaydedılemez


Yorumcuların dikkatine! Yasal Uyarı!

  1. Yorumlarınızı anlaşılır bir dille ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak özenle yazınız. BÜYÜK HARF kullanmayınız. Tekrar okuyarak yanlışlarınızı düzeltiniz.
  2. Anlaşılmaz kısaltmalar yapmayınız.
  3. Lütfen yorumlarınızda terbiye dışı sözler kullanmayınız.
  4. Yazılan yorumların sorumluluğu yazarına aittir. Sonradan pişman olunacak hukuki sorunlarla karşılaşmamak için kişi veya kurumlara yöneltilmiş olan eleştirileriniz hakarete varmasın.
  5. Yorumlar denetlendikten sonra yayına verilecektir.
  6. Yazılarımızda yanlış ya da kusurlu bir konu bulunursa bunu lütfen bize bildiriniz.

Yukarıdaki Sözleşmeyi/Uyarıları kabul ediyorum.
'Evet' Yazın:
İsim:
E-mail: (isteğe bağlı)

| Beni Unut

Kılıçdaroğlu, hırsızlık, yolsuzluk mu yaptı ki istifa etsin?


Geleceğe beraber yürümek


Sinop'un İki Güzel İş İnsanı


Crystal Bistro'da odun ateşinde nefis lahmacun ve pide


Milli Bayramlarımız Olmazsa...


Boyabat İYİ Parti İlçe Teşkilatı 19 Mayıs Mesajı


2023 Boyabat Cumhurbaşk. 1. Tur Seçimi Sonucu (14 Mayıs 2023)


Memleket İsterim


57. Piyade Alayı


Bayram sabahı


Sallım Çorba


Dil Neyi Çok Anarsa Baş da Orada Sabit Olur….


2023 - 1444 Ramazan İmsakiyesi


Boyabat'ın 2022 yılı nüfusu belli oldu


Rıza Mor'u Aramızdan Ayrılışının 7. Yılında Rahmetle Anıyoruz


Bazı Haramlar -2


86 yıllık bir fotoğraf


Papaz Eriği


Davulcunun Kefen Parası


Mutlu Eğitim


Yılmaz Özdil şehit dedelerimizin dünyanın nerelerinde yattığını


Boyabat Ticaret ve Sanayi Odası Tanıtım Videosu


8-9 Şubat Boyabatta Kar Yağışından Görüntüler


5 bin - 30 bin TL'yi aşan faturaların GİB Portalından e-Arşiv olarak Düzenlenmesi


Müjde…. Hadi Hayırlı Olsun


Fevkaladenin Fevkinin de Fevkinde


Anlayamadıklarım


Yazı ve Haberleriniz İçin:
boyabatgazetesi@boyabatgazetesi.com
haber@boyabatgazetesi.com
adreslerine E-posta gönderebilirsiniz.
Haziran ayı ziyaretci sayısı:

28265


Tasarım:DtGaNi