Yaklaşık 11 asır önce Orta Asya’daki kuraklık Türkleri göçe zorlamıştı. Uzmanlar, İklim politikasının olmadığı Türkiye’de, kuraklık 10 yıl içinde bilimsel olarak insanları göçe zorlayacağını iddia ediyorlar.
Ülkedeki kuraklıkla ilgili hiçbir planı, programı olmayan Türkiye’yi yöneten irade; yıllarca uzmanların deprem uyarılarını, raporlarını dikkate almadı, deprem olduğunda, “Takdiri ilahi, “Kader Planı” diyerek, “Kuraklığı” damı haşa Allah-ü Teala’ya havale edecekler?
Atalarımız kuraklık nedeniyle Orta Asya’dan 9 koldan güney bölgelerine, yürüyerek, at, kağnı arabaları ile çoluk, çocuk o yılların zorluğu içerisinde Anadolu’ya göç ederek yaklaşık bin yıldır Anadolu’yu kendilerine yurt edindiler.
Ülkemizdeki, kuraklığa ciddi önlemler alınmazsa, bu millet dünyanın hangi kıtasına göç eder? Vakit varken, siyasi iktidarların birinci meselesi kuraklığa karşı önlem almaları gerekmez mi?
Siyasi iktidarlar, deprem gibi kuraklığı da mı göz ardı edecek?
Peki, kuraklık olursa ne olur?
Uzun süreli kuru hava, nem azlığı yaratarak orman ve su kaynaklarında azalmaya neden olduğundan ciddi çevresel, ekonomik, şehir hayatı, kalkınma, teknoloji, gıda, temiz su ve sağlık sorunları ortaya çıkar.
Kuraklık nedenleri nedir?
Kuraklık, yağış ve buharlaşma, terleme arasındaki dengenin bozulmasıyla oluşan bir doğal afet olup tabiat için gizli bir tehlikedir. Kuraklık nedenleri genellikle insan kaynaklıdır.
Prof. Dr. Ayşe UYDURANOĞLU’nun Türkiye’deki kuraklık ile ilgili konuşması şöyle;
Türkiye’de yağışların azalmasıyla kuraklıkla birlikte barajlarda yeterli suyun olmaması endişe yaratıyor. Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlediğine dikkat çekerek “Türkiye aşırı hava olayları açısından Avrupa’nın en kırılgan ülkesi. Bu soruna bir de su güvensizliği eklenirse, Türkiye de göç veren ülke haline gelebilir.
Türkiye, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil.
Türkiye’de kuraklık nedeniyle yaşanan susuzluk krizi her geçen gün kendini hissettiriyor. Yağışların azalmasıyla büyükşehirlerde kuraklıkla birlikte barajlarda yeterli suyun olmaması endişe yaratıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlediğine dikkat çekerek “Bu nedenle göç verir hale gelebilir” diye konuştu.
“İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından periyodik aralıklarla yayımlanan raporlardan biri, Türkiye’nin aşırı hava olayları bakımından Avrupa’nın en kırılgan ülkesi olduğunu söylüyor. Kırılganlığı iki farklı şekilde yorumlamamız mümkün. Birincisi, bu olayların şiddeti ve ortaya çıkma sıklığı. İkincisiyse aşırı hava olaylarına uyum için aldığımız önlemler.” diyen Uyduranoğlu, “Biz ülke olarak, birincisinden bir hayli nasibimizi alacağız. Ama bu olaylara bağlı ortaya çıkabilecek hasarları asgariye indirmek gibi bir gayretimizin olmadığı ortada.” ifadelerini kullandı.
Türkiye, halen kişi başına düşen 1519 m³’lük su miktarıyla ‘su sıkıntısı çeken‘ bir ülke. 2030’da kişi başına düşen su miktarı da 1120 m³’e düşecek.
Mesude Erşan’ın haberine göre, İklim değişikliğinin sonucu meydana gelen afetlere, verilere ve öngörülere bakınca iyimser olmak zor. Mesele “Binlerce kilometre uzaklıktaki buzulların erimesinden bize ne?” diyebileceğimiz kadar basit değil. Bu tüm dünyanın sorunu, etkilerinden hiçbir coğrafya parçası ve insan muaf değil. Türkiye daha şimdiden sonuçlarını yaşıyor. Seller, orman yangınları, kuraklık, susuzluk insan eliyle yaratılan iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri.
Türkiye bu konuları ne kadar ciddiye alıyor? Regülasyonlara uymada ne kadar istekli? İklim değişikliği, çevre vergileri (özellikle karbon vergisi), emisyon ticareti, Avrupa Birliği iklim politikaları, sürdürülebilir enerji ve ulaşım politikaları konularında çalışan Uyduranoğlu’na sorduk.
Türkiye’nin iklim politikası var mı?
Türkiye’nin etkin ve çok kapsamlı bir iklim politikası olduğunu söyleyemem. Mülga (eski) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2011’de yayımlanan ve 2011-2023’ü kapsayan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı var. Türkiye, plan hazırlandığı zaman herhangi bir emisyon azaltımını hedeflememişti. Daha sonra Paris Anlaşması’nın gereklerini yerine getirmek için Birleşmiş Milletler (BM) İklim Sekretaryası’na 2015’te sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nda 2020’den başlayarak 2030’a kadar baz patika senaryosuna (business as usual) göre, yüzde 21’e kadar bir azaltım yapacağını belirtmişti. 2022’de bu hedefi güncelleyerek yüzde 41’a çıkardı. Henüz bir karbon fiyatlandırma politikamız yok. Emisyon Ticaret Sistemi uygulanması için hazırlıklar var. Kahramanmaraş’taki depremler sonrası orman ve meraların imara açılması iklim politikamızın çok yetersiz olduğunun bir göstergesi.