Türkiye Cumhuriyeti 100 cü yılına hoş geldiniz. Cumhuriyet özgürce yaşamak demektir. Özgürce yaşamaya başladığımızın yüzüncü yılındayız. Başımız dik özgürce yaşıyorsak Atatürk'e borçluyuz, arkadaşlarına borçluyuz, Cumhuriyete borçluyuz.
Köyümüze ilkokulun geç yapılması nedeniyle Cumhuriyetimizin kuruluşunun 43. yılında 11 yaşımda ilkokula başladım. Bundan tam 53-54 yıl önce ilkokul öğretmenimin söylediği şu önerisini unutmuyorum. Çocuklar, Atatürk ne yaptı diye sorarlarsa; "Kurtardı memleketi, kurdu Cumhuriyeti, Türk Milletine sağladı ebedi hürriyeti dersiniz" demişti.
Memleket nasıl kurtarılmış? Cumhuriyet hangi şartlarda kurulmuş? Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılında hür müyüz? Bu soruları başınızı iki eliniziniz içine alıp bir düşünün bakalım.
Nutuk'dan ve bir çok güvendiğim, güvenmediğim tarihçilerin kitaplarından okuduğum, çocukluğumda köyümüz gazilerinden dinlediğim kadarı ile memleketimizin kurtuluşu kolay olmamış. Koskoca Osmanlı İmparatorluğu yok olmak üzereyken, Anadolu'nun bir çok yeri işgal edilmişken kolay olmadığı-olamayacağı apaçık ortada.
1919 yılında Kahramanmaraş Ulu Camii imamı; "Kalesinde Türk bayrağı dalgalanmayan ülkede cuma namazı kılınmaz" diyor. Bugün ise bize bu özgürlüğü sağlayanlara hakaret ediliyor, küfür ediliyor. Kim olabilir bunlar? Kim olduğu bilinmeyen bu kişiler utanmıyorlar da.
Dünyanın bir çok yerinde cadeye sokağa Atatürk ve silah arkadaşlarının adı verilirken, Türk olduğunu söyleyen utanmazlarda hakaret ediyor. Bu kişilere verilecek cevap ozanın şu dörtlüğü ile yerinde olur her halde.
Olmazdı ibadet kalmazdı ezan.
Çıkmazdı istiklâl marşını yazan.
Bütün sınırları kanıyla çizen.
Göğsünü düşmana gerenden utan.
Bu günlerde bir çok yerden ismi silinen, yanlış yönlendirilen gençler tarafından hakaret edilen, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ATATÜRK ve silah arkadaşları sayesinde hür yaşadığımızı çocuklarımıza iyi anlatmalıyız.
Başta kendi iliniz olmak üzere çevrenizde ki illerin tarihini bir inceleyin. Kurtuluş tarihini ve kimden, kim kurtardığını da. Yok olmak üzere olan Osmanlı Imparatorluğundan bir Cumhuriyet kurulduğunu iyi öğrenin.
"Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!... O halde, ya istiklâl ya ölüm!" (Nutuk/14)
Atatürk, gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır diyor. Bundan bir asır önce kurtuluşumuzu nasıl elde edebildiğimizi ve bir kaç gün sonra yüzüncü yılını kutlayacağımız Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu iyi öğrenmeliyiz.
Cumhuriyet; ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet şekli olduğunu, bir kişinin iki dudağı arasında olmadığını bilmek gerekir.
Ortak adımızın Türk olduğunu bilen ve Türkiye sınırları içinde yaşayan her vatandaşın şu sorulara cevap araması gerekir. Cevap aramakta yetmez, gücü oranında karşı tavrını koymalı ve ilgililerden hesap sormalı. Merak etmeyin hesap sorabileceğiniz bir fırsat muhakkak elinize geçer. Yeterki bu fırsatı iyi kullanmasını bilin. Sorular.
1- Neden Atatürk ismi bir çok yerden silinmeye çalışılıyor? Örneğin kaçtane adı Atatürk olan stadın adı değişti, niye?
2- Bazı kurumların tabelasından TC kaldırıldı. Niye?
3- Andımız niye kaldırıldı?
4- Niye Türkiye Cumhuriyeti yüz yılı denmiyorda Türkiye yüz yılı deniyor?
5- Cumhuriyetin 100. cü yılını kutlanmaya hazırlandığımız şu günlerde Atatürk'ün gösterdiği hedefe ulaşabildik mi? Ya da neden ulaşamadık?
Bir önceki yazımın benzeri gibi oldu bu bölüm ama bu sorular daha da çoğaltılabilir.
Atatürk, yüzüncü yılını kutlamaya hazırlandığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bir gün sonra İsmet Inönü'ye bir mektup yazar. O mektuptan bazı notlar.
"Bize borçlu ve hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz" O günkü ekonomik durumu anlatıyor ve mektup şöyle devam ediyor. "... aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz."
Bugün Cumhuriyete karşı olanlar olsa olsa o günki ağaların beylerin torunları olabilir. O günün kötü koşulları anlatılıyor ve mektup şu cümle ile noktalanıyor. "Allah yardımcımız olsun.
Cumhuriyetimizin 100 ncü yılını kutlamak için hiçbir hazırlık yapmayan, yapmaya çalışanlara engel olanları iyi tanıyın.
Bunları niye mı yazdım. Cumhuriyetimizin 100. cü yılını kutladığımız şu günlerde, bize bu güzel ülkeyi, bu güzel idare şekli olan Cumhuriyeti kuranlara hakaret edilmesini içime sindiremiyorum da ondan yazdım. Cumhuriyete sahip çıkmanızı arzuluyorum.
Önümüzdeki yıllar Türkiye yüz yılı değil, Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüz yılı olacak.
Türküm doğruyum diyebilenlerin, Ne Mutlu Türküm diyebilenlerin, Cumhuriyet ile sorunu olanların karşısında dimdik duranların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. Cumhuriyetimizi daha çok yüz yıllar kutlamak dileği ile...
Mustafa Gürleyen (20.10.2023)