Nasıl mı? Görünen köy kılavuz istemiyor.
Bir maç düşünün. Ev sahibi takım sağdan soldan bastırıyor. Bariz bir üstünlük sağlıyor. Adeta şutlar kale direklerini yalıyor, parçalıyor ama ne hikmetse galibiyet golü gelmiyor. 90+1 de konuk takımın pasif ataklarından biri gol ile sonuçlanıyor ve maçın kazananı oluyor.
Zaman zaman futbolda bu tür sonuçlarla karşılaşmıyor muyuz? Siyasetin bir parçası olan seçimlerinde bir rekabet yarışı olduğunu düşünürsek kazananı önceden kestirmek bir hayal ürünüdür. Atalarımızın "Ummadık taş baş yarar" sözü de bunun kanıtıdır.
Ama bazı gerçekleri de göz ardı edemeyiz. Çıplak gözle görünen bu gerçekler seçimin galibini belirleyecek en büyük faktör olacak. Bu faktörler ise günümüzün vebası olan Ekonomi ve Demokrasi…….
Ben 65 yaşındayım. 1974 Kıbrıs savaşı dönemini de yaşadım, bir gecede faizlerin yüzde yüz artış gösterdiği günleri de yaşadım. 1980 yılı ihtilalini de yaşadım. Ama milletin bu kadar sıkıntı yaşadığı bir dönem yaşamadım. Bazı ben yaştaki kişiler diyor ki; "Biz geçmişi unutmadık ömrümüz kuyruklarda geçti."
Evet kuyruklu günler oldu. 1974 Kıbrıs Savaşı sonrası Avrupa ülkeleri bizlere ambargo uyguladı. Bu nedenle bazı ithal mallarda kısıtlama oldu. Dönemin başbakanı merhum Ecevit ve başbakan yardımcısı merhum Erbakan, o kaoslu günlerde ABD'nin isteklerine karşı dik durdu. Devamında iktidara gelen dönemin başbakanı merhum Demirel ise ABD'nin ülkemizdeki üstlerini kapattı. Ama bunlar olurken milletin alım gücü vardı. Maddi olarak hiç bir sorun olmadı. Şimdi de günümüzü irdeleyelim.
Son yıllarda ki soğan patates kuyruğunu hatırlayalım. Bu soğuklarda 1 kg ucuz et alabilmek için saatlerce kuyruklarda bekleyenleri unutmayalım. Birkaç km yol katederek ucuz ekmek alabilmek için uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlarımızı görüyoruz. İşyerimize on müşteri gelirse yedisi et alamadan çıkıp gidiyor. Ülkenin değer olarak en büyük parası olan 200 TL ile 400 gr kıyma alabiliyorsun. Aynı para ile marketten çoğu şeyi alamıyorsun.
Emekli maaşının 10 bin TL olduğu bu günlerde, ilçemizde dahi kiralar 10 bin TL olmuş. Sağlık alarm veriyor, hastanelerden randevu almak fermana tabi…. Tabiri caiz ise geçmişi mumla arar olduk.
Seçim münasebetiyle her taraf parti bayrakları ile donatıldı. Tüm partiler rekabet içerisinde. Vatandaş maddiyat ile boğuşurken gereksiz harcamalar sizce ne kadar doğru. Şahsen ben yüksek sesle dolaşan seçim arabalarından, sokak ve caddelere asılan parti bayraklarından rahatsızım. Ülke genelini düşündüğümüzde bu paralarla nice fabrikalar kurulur büyüyen işsizliğe derman olur. Üç beş gün sonra o bayraklar çöpe atılacak. Devamında kazanan birkaç kişi olacak, ama çoğunluk cereme çekecek.
Duyuyoruz ki vatandaşa baskı yaparak seçim büroları dolduruluyormuş. Biz kazanamazsak hizmet gelmez tehditleri yapılıyormuş. İş vaatleri ilk sırayı alıyormuş. En vahimi ise gıda yardımı yapılarak vatandaşın oyuna ambargo konuyormuş. Düpedüz bunun adına neyse……..
Sözde teknoloji çağındayız ama halan ortaçağ zihniyeti ile seçim yapıyoruz. Baskı ve algı seçim kazananı tayin eden iki unsur. Yaptığım gözlemlerde bu iki unsurun bu kez işe yaramayacağını sezinliyorum. Devran dönüyor gibi, hatta gibisi de fazla diyebilirim. Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” tarihi sözü kazanacak.
Son söz: Yaptığım gözlem neticesinde bu seçimin kazananı algı değil hakikat olacak.
SAYGILAR………………..
HÜSEYİN CÖMERT